“Hayat mükemmel değildir; asla da olmayacak. Onu iyi yanından almanız ve dünyanın size sunduklarına kalbinizi açmanız gerekir. Bazan korkutucu ve bazan çok güzel olacaktır. Ve ben, ikisini de alıyorum.” Graham Nash
Sabah 7.06 gün doğumu.
Ama karanlık. Bugün karanlık! Güneş penceremin kıyısından aydınlık bir sabaha doğuyor. Ama karanlık. İçim karanlık. Her zaman aydınlığı arayan ben, aydınlığa aşık olan ben, her karanlığın içinde bir ışık illa ki var diyen ben... Kapkara bir güne uyanmışım. Elimde telefon gelen mesajlara bakıyorum. Farklı gruplardan aynı mesaj geliyor: “İstanbul Sözleşmesi feshedildi.” Oysa yaşatmak için imzalanmıştı İstanbul Sözleşmesi. Şiddete bir “dur” diyebilmek için imzalanmıştı. Bir kadın olarak güven duygum, geleceğe olan güven duygum, yaşama olan güven duygum koca bir yara aldı. Türkiye’de şiddetten ölen kadınlar hakkında bilgi aldığımız dijital bir sayaç olan Anıt Sayaç bu yazının yazıldığı gün 2021 yılı için 78’i gösteriyordu. Daha kaç Ayşe, kaç Bensu, kaç Hüsna, daha kaç hayat yaşanmadan, yaşanamadan, tamamına ermeden, cebren yok edilecek şiddete dur demenin önemini kavrayabilmemiz için?
Aynı gün 12.15. Sosyal medyada önüme düşen bilgiler
2019 raporunda 79uncu sırada,
2020 raporunda 93üncü sırada,
2021 raporunda 149 ülke arasında 104üncü sırada…
Ne sıralaması bu diye sorduğunuzu duyar gibiyim? Birleşmiş Milletlerin bu yıl dokuzuncusunu düzenlediği ve geçtiğimiz hafta sonu yayınladığı dünya mutluluk raporunda Türkiye’nin sıralaması. Pandeminin gölgesinde düzenlenen bu rapor dünyanın genel mutluluk düzeyinde pandeminin bir gerilemeye sebep verdiğini ama ülkelerin sıralamasında çok büyük değişikliklere neden olmadığını göstermekte. Ancak Türkiye mutluluk konusunda giderek daha geriye düşmekte.
Hayat gerçekten de mükemmel değil. Hiç bir zaman da olmayacak. Hayat inişli çıkışlı bir deneyimler silsilesi. Bir macera. Her anı ayrı bir macera. Bazan bireysel yaşadığımız bazan topluca deneyimlediğimiz bir histerya. Her ne kadar özgür olduğunu düşünse de yaşadığı çağın ve toplumun bir kölesi oluyor çünkü insan. Pandemi. Pandemi de büyük savaşlar gibi dünya toplumlarının hep birlikte deneyimlediği bir histerya. Ama aynı zamanda bir yaşam macerası. Sakın yanlış anlaşılmasın macera derken hastaların yaşadıklarını, korkularını, endişelerini ya da savunmasız grupların korkularını küçümsediğim zannedilmesin, nefes almakta zorlanılan her an bir cehennem. Ama sonuçta bir macera. Kişinin bu maceraya bakışı da genel yaşam düzeyini belirliyor. Yaşamdan beklentileri, fiziksel uzaklaşmaya rağmen üyesi/parçası olduğu sosyal etkileşim alanlarının içinde kendini hissettiği yeri, evinin içinde bile ne kadar aktif olup olmadığı, tabi ki psikolojik altyapısı ama aynı zamanda yaşadığı/vatandaşı ülkede otoritelere karşı sosyal, ekonomik ve sağlık alanlarında duyduğu güven kişilerin her birinin ve hep birlikte toplumun genel mutluluk düzeyini belirliyor.
Resilience. Dayanıklılık. Bu kelime pandemi ile daha çok girdi yaşamımıza. Rapora göre de olaylara dayanıklılık gösteren kişilerin/toplumların mutluluk kat sayısı daha yüksek. Dayanıklılık göstermek her ne kadar psikolojik altyapıya bağlı olsa da, sosyal etkileşimlerin, yardımlaşmanın, devletine ve uygulamalarına güven duygusunun yüksek olduğu hallerde daha kolay. Bu arada güven duygusu belirsizliklerle de alakalı. Belirsizliklere tahammülü daha yüksek olanların güven duygusu ve dolayısıyla genel mutluluk seviyeleri daha yüksek. Sorunlara çözüm üretebilme becerileri de daha yüksek.
O yüzden, her şeye rağmen, pandemiye rağmen, sarılamamaya rağmen, tüm olası ekonomik, sağlık ve diğer endişelere rağmen, sözleşmenin feshedilmesine ve tüm belirsizliklere rağmen ya da tüm bunları içeren yaşam maceramızın içinde, dönüp bakın bir kendinize, dün gülümsediniz mi? Kahkaha attınız mı? Yoksa daha çok somurttunuz mu? Ya bugün gülümsediniz mi? Kahkaha attınız mı? Hareket edip sporunuzu yaptınız mı? Keyifli bir telefon görüşmesi ya da zoom toplantısı yaptınız mı? Yoksa Boğaz’da gemileriniz batmış gibi oturuyor musunuz köşenizde?
Naif gibi gözüküyor, oysa mutluluk raporunun oluşturulması sırasında yapılan birçok araştırma arasında anketlerde bireylere sorulan sorulardan biri de bu. Çünkü bu soruya vereceğimiz yanıt sadece dünümüzle ilgili değil, şu anımızı da ve yarınımızı da yaratacak. Yarınımızda da mutluluk düzeyimizi yükseltecek bir farkındalığa yol açacak.
O yüzden, her şekilde şimdi, tam da şimdi bu karanlık günde var mısınız başınızı kaldırıp pencereden bakmaya ve kendinize gülümsemeye? Var mısınız koca bir kahkaha atmaya?