Özellikle bu yıl 8 Mart’tan beri sürekli kadınlarla yatıp kadınlarla kalkıyoruz. (Bu cümleyi yanlış yorumlayanlar utansın)...
Gerek ulusal gerekse tüm dünya medyalarında başta şiddet olayları olmak üzere kadınlarla ilgili ne varsa hepsi ortaya atılmış ve saatlerce görüş alışverişlerinde bulunuldu.
Hele hiç beklenmedik bir anda hükümetimiz İstanbul Sözleşmesinden çekildiğini ilan edince yer küremizde kıyamet koptu sanki. (Vallahi o güne kadar böyle bir sözleşmenin varlığından bile haberim yoktu.)
Bu şiddetli taarruzlar karşısında biz erkekler adeta sindik.
Birdenbire aklıma geldi. Kendime, “Yahu niye Dünya Erkekler Günü yok?” diye sordum.
Meğerse varmış… Her yılın 19 Kasım’ında kutlanıyormuş.
Haberiniz olsun.
Ancaaaak, 2016 yılı itibariyle 70 kadar ülkede kutlanmaya başlanmış. Bu ülkeler arasında Türkiye, Yunanistan, Rusya, İsrail, İran, Brezilya, İsveç vs. gibi birçok devlette böyle bir günün kutlanması gündemde değil.
Kulunuza göre erkekleri bekleyen daha önemli tehlikeler var ve farkında değiliz. Günümüzden başlayalım.
Bir kere kadınlar her bakımından kesinlikle erkeklerden üstündür.
“Bunu nereden çıkardın?” diye sormayın.
Doktorunuza danışın. Ondan her türlü tıbbî delilleri alabilirsiniz. İlave örnek mi istiyorsunuz? Buyurun:
Son zamanlarda, duygusal zekâ (emotional intelligence) denilen bir kavram gittikçe ekonomi dünyasında gelişmekte. Sanal ortamın yarattığı muazzam gelişmelerden sonra düz mantıktan öte duyguların da ön plana çıkarılması gereği ciddî araştırmalara konu olmakta. Diğer bir deyimle dişilerin avantajları belirgin hale gelmekte.
Askeri konularda dahi artık, fizikî güç yerine yüksek konsantrasyona sahip ve her türlü ortama uyum gösterebilen bir kişiliğin ikame edilmesi, kadınlara ihtiyacı daha da arttırıyor.
Nihayet, sanal zekâya dayalı yeni teknolojilerin çok kısa zaman içinde yaratacağı imkânlarla nüfusun ve insan neslinin devamı için de, erkeğe pek fazla ihtiyaç olmayacağı iddia ediliyor.
Bir örnek de tarihten sunayım. Anadolu tarihinden de vereyim ki daha çarpıcı olsun.
Amazonlardan bahsedeceğim. Beş sene evvel, sevgili eşim ve ortağım ile Samsun’a gittiğimizde bu konuda, çok güzel tasarlanmış açık hava müzesini gezmiş ve epey bilgiler edinmiştik.
Amazonlar bazı kaynaklara göre birçok maceradan sonra Samsun’un Terme ve Çarşamba ilçeleri civarında yerleşmiş ve kadınların tam ve mutlak hâkim oldukları kabilelerdi. İskit1 lisanında bunlara ‘erkek düşmanı’ anlamına gelen ‘oiorpata’ denirmiş. Ünlü tarihçi Heredot’a göre, Amazonlar tarihin kaydettiği en acımasız savaşçılarıymış.
Bu kadınlar üremek için komşu kabilelere saldırıp esir aldıkları erkeklerle ilişkiye girer, sonra da onları köle olarak kullanırlarmış.
Doğan çocuk erkekse onu belli usullerle sakatlayıp hatta bazen gözlerini kör ederek, sadece günlük işlere koşarlarmış. Sıkça da evlatlık olarak başka yörelere gönderirlermiş. Son çare olarak da onları bir şekilde yok ederlermiş.
Kız çocuklarını ise doğumdan itibaren savaşçı yetiştirirlermiş. Kızlar buluğ çağına erişince onlara seks serbestmiş. Ancak bu izni almak için genç kız en az üç erkek öldürmek zorundaymış.
Tarih sahnesinden nasıl ve ne zaman çekildikleri hususunda birçok rivayetler dolaşmakla beraber kesin bir bilgi yoktur.
Bir de tabiata bakalım mı?
Aslanlar, hepimizin kabulüne göre, ormanların kralıdır. ‘Lion King’ filmini hatırlayın. Metro Goldwyn Mayer’in ünlü aslanının ihtişamını bir düşünün.
Şimdi sıkı durun. Afrika’nın geniş savanlarında yapılan gözlemler ve araştırmalar, durumun pek öyle olmadığını gösteriyor… Erkek aslanın bir dişiyle beraber olup aile kurması için önce gücünü ispat etmesi gerekiyor: Yani başka bir erkeği yenmesi lazım.
Sürünün başına geçtikten sonra iktidarı üç yıl sürebiliyor; ardından genç aslanlar gelip onu alaşağı edebiliyor…
Avlanmanın yüzde 90’ı dişi aslan tarafından yapılıyor. Kral aslanımız da, hem hantal hem de çok iri olduğundan bu işi doğru dürüst beceremiyor. Eşinin bin bir zahmetle yakaladığı avın yanına lütfen geliyor, en büyük parçasını bir güzel midesine indiriyor. (Dişi aslanın bir mandayı etkisiz hale getirmek için 90 dakika süresince mücadele ettiği tespit edilmiş. Şimdi gelin de dişi aslanın kızmasına hak vermeyin.)
Özetle, görünüşe aldanmayın. Erkek aslan dişisi olmadan yaşamını bile sürdüremez. Ve de kralımızın ‘payitahtını’ kısa zamanda terk etmesi de mukadderdir.
Tüm arz ettiğim maruzata sığınarak ilk aklıma gelen fikir, dünyada yönetimin tüm kademelerine kadınları getirmektir. Mantık ve sağduyu bunu gerektirir.
Sizin ne düşündüğünüzü bilemem ama ilgililerin, erkekleri, korunmaya muhtaç bir canlı türü kabul edip, yasal bir düzenlemeye acilen başlamaları gerekir kanaatindeyim.
Arada ben, eşimi hoş tutmaya çalışacağım.
---
1 İskitler Avrupa’nın doğusunda Kırım ve Pontik bozkırlarıyla Orta Asya’da Fergana Vadisini içine alan bölgede yaşamış kabilelerdi.