Sami Kohen’in yetmiş yıllık gazeteciliğinin nefis yolculuğunun anlatıldığı kitabın adı…
Ver Elini Dünya!
İster siz Sami Kohen’e elinizi verin, onunla birlikte dünyayı gez’in, ister dünyaya bana elini ver, deyin; onunla yan yana Sami Kohen’in hayatında gez’in… İnanın, iki yolculuk da aynı olur.
Uzun zamandır bu kadar güzel bir nehir söyleşi okumamıştım. Daha doğrusu bu kadar güzelini, hiç okumadım. Neden mi? Çünkü hem sahi hem sahici… Hayat sahiden böyle geçmiş, Sami Bey de onu bütün sahiciliğiyle anlatmış. Renkli, keyifli; bir o kadar da mücadele dolu, tarihe tanıklık eden bir gazetecilik serüveni… Bu yazıyı okurken siz de elinizi bana verin, ben de size kitap hakkında biraz ipucu vereyim. Ama emin olun, biraz…
Sami Kohen’in hayatında kimsede olmayan o kadar çok ayrıntı var ki… Bana göre bu kadar renkli bir hayat yolculuğu olacağını, kendi bile hayal edemezdi mesleğe adım attığında… ‘Sami Kohen’ adının gazetecilik adına bir marka olacağını hiç düşünmemişti. O kadar tatlı, o kadar samimi, o kadar mütevazı bir insan ki inanın, bugün bile öyle düşünmez. Ama öyle… Toplumumuz için, geniş toplum için, Türkiye için hatta -elbette büyük bir araştırma yapmadım ama- dünya için, bir mesleği hayatına sığdırmamış, hayatını mesleğine sığdırmış tek isim Sami Kohen…
Kendinizi kadife bir koltukta otururken hayal edin, Sami Kohen de karşınızdaki kadife koltukta otursun. Bir de kahve koyun kendinize, sonra kitabı elinize alın, sadece Türkiye’nin sosyal, siyasi, ekonomik profilini değil, bütün dünyanın değişen dengelerini, kırılma noktalarını tarih tarih, tatlı bir sohbette dinleyin. Nihal Boztekin’le çıktığı bu güzel kitap serüveninde, yazarın sorduğu sorulara bütün samimiyetiyle cevap veren, dürüst, sağlam, örnek bir gazeteciyle karşılaşacaksınız kitabı okurken… Çin’e, Arnavutluk’a, İngiltere’ye, Amerika’ya, Kıbrıs’a onunla farklı dönemlerde yolculuk yapacak; Makaryos’la aynı masaya oturup Kıbrıs konuşacak; Mehmet Ali Birant’la, Abdi İpekçi’yle, Halit Kıvanç’la ve daha birçok değerli isimle tanışacak, aranızda hiç yaş farkı yokmuş gibi hayatının her ayrıntısını onunla beraber yaşayacaksınız. 27 Mayıs 1960 İhtilalinde, Mirka Hanım’la hupanın altında buluştuğu güne tanıklık edecek, çocukları Jale ve Alp’in doğumlarını alkışlayacaksınız.
Gazeteci Albert Kohen’in biricik oğlunun, baba mesleğinde süren yaşam serüveninin her adımında; bir hayatın nasıl şekillendiğini, sosyal olarak kabul edilir olmanın ne kadar büyük bir önem taşıdığını, sadece bir ad-soyad olmanın ötesinde, akıllı, tutarlı ve duygusal olmanın insan yaşamı için ne kadar kıymetli olduğunu göreceksiniz.
“Gazeteci, tarafsız olduğu için her eli sıkar” diyor Sami Kohen…
Nereye gitmek isterse istesin, sadece adı ve soyadı vize niteliğinde olan; yazdığı yazılarla, yaptığı yorumlarla, verdiği haberlerle gündemi takip edenleri nerdeyse gündemden önce aydınlatan, farklı bir gazeteci kimliğine sahip, Milliyet Gazetesinin koca çınarı Sami Kohen…
2020 yılında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun elinden Üstün Hizmet Ödülünü alırken bakan onun için, “70 yılını gazetecilik ve dış politikaya adamış duayen bir isimdir. Sami Kohen, eskimeyen bir marka” demişti. “Sami Bey, analitik sağduyulu okumalarıyla değişen gündemi doğru okudu, okuttu. Yorumlarında hep ülkemizin çıkarlarını gözetti. Eleştirileri yapıcı ve öğretici oldu. Değerlendirmeleri ise makulun sesini yansıttı. Mesleğine âşık, kendi ifadesiyle balayını bile gazetede geçirmiş birinden bahsediyoruz. Benzersiz birikimi ve güçlü analiz yeteneğiyle sadece Milliyet Gazetesinin değil, tüm basınımızın göz nurudur.”
Bana göre sadece basınımızın değil; cemaatinin, memleketinin, ailesinin, yakın ve uzak çevresinin; herkesin göz nurudur. Onun güler yüzü, samimi tavrı, hayatı sapasağlam tutan elleri, gelecek nesillere örnek niteliğindedir. Onu tanımış olmaktan dolayı çok mutluyum ve çok gururluyum. Kendisine sağlıkla, mutlulukla, keyifle ve tüm sevdikleriyle yaşayacağı uzun ömürler diliyor, ellerinden öpüyorum.