Küresel finans piyasalarındaki aşırı likiditenin yol açtığı varlık fiyat balonları insanları yeni yatırım araçları arayışına itiyor. Sektörde uzun yıllar mürekkep yalamış biri olarak “Birikimlerimizi nasıl değerlendirsek?” türünden sorularla daha sık karşılaşmaktayım.
Bu soruları genelde, bildiği yerden cevap veren bilge adam edası ile “Tüm yumurtaları aynı sepete koymamak lazım…” şeklinde beylik tavsiyeler vererek geçiştirmeye çalışırım: “Riski yay ve uzun vadeli düşün.” Bunun altında kimsenin gelecek ile ilgili pek bir şeyi bilmediği gerçeği yatmaktadır. Madem bilmiyoruz, bari yanılmayalım.
Ne var ki yatırımcı, sabit getirili enstrümanlar, döviz, altın, emtialar ve gayrimenkul gibi varlık sınıfları arasında dengeli bir portföy oluşturmanın yeni bir fikir olmadığını zaten biliyor. Üstelik döviz faizlerinin ekside, altının üç-beş sene öncesine göre tepede, hisse senetlerinin (BIST hariç) pandemiye rağmen zirvede olduğunu ve malum, Türk Lirası’nın da değerini koruyamadığını bildiği için farklı bir arayış içinde. İkinci soru gelir elbet: “Peki kripto paralara ne diyorsun? Bitcoin, Ethereum filan?”
Bilgeliğin duvara tosladığı yer tam da orası. Bugün 40 yaşın üzerinde olup konvansiyonel akıl ile kripto paraları, NFT[1] olarak tabir edilen (tvitler, emojiler, dijital sanat eserleri vb.) sanal varlıklara yatırım yapmayı hatta bunlara imkân sağlayan blok zincir teknolojisini dahi tam olarak anlayabilen finans gurularının sayısı oldukça azdır. Kripto bir tarafa, belli yaşın üzerindeki yatırımcı perspektifinden başta Tesla olmak üzere birçok teknoloji şirketinin astronomik değerlemelerini dahi konvansiyonel akıl ile izah etmek kabil değildir.
Nitekim, kriz kahini Nouriel Roubini kripto paraların yatırım yapılabilecek bir varlık sınıfı olarak görmediğini söylemektedir. Keza, deha yatırımcı Ray Dalio da Bitcoin gibi kripto paraların regülasyonlarla bir gecede yok edilebileceği riskini taşıdığına dikkat çekmektedir.
Öte yandan, sol şeritten ışık hızı ile geçen Ferrari’nin içindeki kripto yatırımcıları görenler yatırımların sanal ama kazançların gerçek olabildiği ihtimalini artık göz ardı etmek istememekte.
Geçtiğimiz ay meşhur müzayede firması Christie’s tarafından yapılan bir arttırmada @beeple rumuzlu sanatçının dijital eseri 69 milyon ABD dolarına alıcı buldu. Eser 13 sene zarfında günde bir dijital resim ilavesiyle toplam 5000 adet resimden oluşturulan bir mozaik. Bir ikincisi yok. Müzayede 25 Şubat’ta 100 dolarla açıldı ve iki haftada bu fiyata geldi. News.artnet.com’un haberine göre katılımcıların yüzde 91’i ilk defa bir Christie’s müzayedesine katılan gençlerden oluşuyordu. Sanat eserinin ödemesi Ethereum kripto para ile yapıldı. Bu yatırımı yapan Vignesh Sundaresan Singapur’da yaşayan Hint kökenli 30 yaşlarında bir girişimci. CNBC’deki ifadesine göre 2013 senesinde kripto paralarla ilgilenmeye başlamış ve öncesinde herhangi bir sermaye birikimi yokmuş. Türk dizilerini yurt dışına ihraç etmekle adını duyuran genç ve başarılı girişimci İzzet Pinto da geçtiğimiz hafta Cüneyt Özdemir’in bir tvit’i ile Seda Tümer’in bir kahkahasına 10’ar bin dolarlık ödeme yapınca, NFT’nin gerçek hayata izdüşümünü bizlere göstermiş oldu. Şaşkınlıkla hiç beklemedikleri kadar yüksek tutarlar elde ettiklerini söyleyen her iki satıcı da aldıkları bedelin tümünü hayır kurumlarına yönlendirerek güzel işlere vesile oldular. Ödemeler yine Ethereum ile yapıldı.
Bugün 7/24 online hayatlar sürmekte olan genç yatırımcıların yatırım tercihlerinin sepet yatırımcı mantığından çok uzaklara doğru evrildiğini gözlemlemekteyiz. Oysa halen birçoğumuz kimseye bir faydası olmayacak bir tvit’e, bir emoji’ye veya hiçbir zaman duvarımıza asamayacağımız dijital bir sanat eserine neden böyle büyük paralar ödenebileceğini anlamlandırmakta zorluk çekmekteyiz.
Peki, riskli olmalarına rağmen, kripto paraların ve bu paralar ile ticareti yapılabilen NFT varlıklarının kısa sürede bu kadar popüler olmalarını nasıl açıklayabiliriz? Kanaatimce, dijital para ve varlıkların değerini belirleyen unsurları onların gerçek paraya veya sanat eserlerine benzeyen yönlerinde değil, bunların değerleri ile ilgili olarak yaratılan algıda görmek gerekir. Yaratılan algıdaki birinci özellik, bu varlıkların bir eşi olmadığından dolayı ileride bir “kıtlık rantı” yaratacağı beklentisinde yatmaktadır. Tıpkı sınırlı sayıda üretilen bir Rolex saatin yıllar içerisinde değerlenmesi gibi. İkinci özellik, insanlara bunların değerinin artacağı beklentisini yaratabilecek medyatik açılımlar yaratabilmektedir. Mesela, Elon Musk’ın Tesla’nın parasını Bitcoin’e yatırması böyle bir olaydır. İnsanlar ilgilendikçe kripto koleksiyonerlerin varlıkları değerlenmekte, değerlendiği medyada yankılandıkça da daha çok insanın ilgisini çekmektedir. Marka isimler tarafından reklamı yapılan NFT’lerin değer algısı da bu şekilde hızlıca yayılabilmektedir.
Kendi kendini doğrulayan bu olumlu döngü içerisinde kripto paraların, NFT varlıklarının, Gamestop’ların ve hatta Borsa İstanbul’da son zamanlarda halka arz edilen bazı küçük şirketlerin hisse senetlerinin fiyatları neden o değerleri ettiklerinin anlamlandırılabileceği yerlerden çok daha yükseklere ulaştığına şahit olmaktayız. O kadar ki, “bir günde milyonlar kazandı” türünden hikâyelerin ağır koşullarda geçim temin eden büyük kitlelerin kendilerini sorgulamalarına, öte yandan, gençlerin de normal işlerle ilgilenmemelerine yol açtığını düşünmek yanlış olmayacaktır.
Ta ki, birisi fişi çekip müziği durduruncaya kadar. Olur mu, olur. Kripto paraların sahipliğinin kayıt altına alınması, kazançların vergilendirilmesi veya büyük hırsızlık olayları ile güven kaybı olabilir ve algı aniden bozuluverir.
Siz siz olun, kripto paralar ve NFT varlıklarla ilgili olarak sol şeritten Ferrari ile gitmenin dayanılmaz cazibesine kapılmış iseniz, gerçek paradan oluşan yatırım portföyünüzün küçük bir kısmından fazlasını bu hayallere kaptırmayın.
[1] NFT = Non Fungible Token: Benzeri olmayan, taklit edilemeyecek, blockchain teknolojisi ile özgünlüğü her daim teyit edilebilecek sanal varlıkların sertifikası