'…Cafer bez getir'

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
21 Nisan 2021 Çarşamba

Belli bir yaşın üstündekiler, saat 19 olunca, rahat ettikleri koltuğa yerleşir, akşam haberlerini izlemek için televizyonu açarlardı. O sırada biri konuşacak olsa, hemen ‘şışşt’ denip susturulurdu. Aslında onları daha çok ilgilendiren, haber sonrası verilen ‘hava durumu’ydu. Ertesi gün sokağa çıkmayacak olsalar bile hava durumu çok önemliydi. Üstelik veriler günümüzdeki gibi kesin değildi.

Sanırım yavaş yavaş aynı zaman dilimine yaklaşıyorum. Yine aynı saatte, koltuğa oturup televizyonu açıyorum. Şimdilerde birden fazla kanal seçeneği olduğundan ‘zapping’ yapa yapa yarım kulakla haberleri dinliyorum. Hava durumu önemini yitirdi. Cep telefonunun bir tuşuyla hangi yörede veya hangi saatte yağmur yağacağı bilgisine anında ulaşılabiliyor. Ne yazık ki, son bir yıldan beri haberler sonrası ‘hava durumu’ yerine, ‘COVID durumu’ izler olduk.

↔↔↔

“İstanbul on beş derece, parçalı bulutlu, Trabzon on derece sağanak yağmurlu” sözcüklerini duymak meğer ne büyük mutlulukmuş. Ekrana yansıyan harita maviden sarıya, ardından kırmızıya dönüşmek üzere… Özetle, az risk grubundan çokluğa doğru yol alıyoruz. Bir haftadır uygulanan kısmi kapanmaya rağmen, günlük vaka tespiti rekor seviyeye ulaştı. Geçtiğimiz pazar günü itibariyle 63 bin 82 kişinin testi pozitif çıktı, 289 kişi yaşamını yitirdi. Kayıt dışı COVID-19’a yakalananlarla, sırası geldiği halde aşı olmak istemeyenleri de hesaba katarsak, durum, ‘… Cafer, bez getir’.

↔↔↔

COVID-19 beni boğdu, ben de sizi…

Elimde değil, kurallara uyulmayan bir ortamda yaşıyorsak, biz de kendi kurallarımızı sürdüreceğiz. Ancak, acaba ortam düzelip turizm canlanmaya başladığında, aşı olmak istemeyen kitle, çoğu ülke antikor şartı getirdiğinde prensiplerinde ısrarcı olacak mı?

↔↔↔

Her kaosta, şans birilerinin yüzüne daha çok güler. Kim derdi ki bir gün hastane, pastane ve eczaneler nefes almadan çalışan yerler olacak; ya da hastanede yatak bulmak için torpil gerekecek; iki yüz elli gram diyet bisküvi almak için pastane kapısında kuyruk olacak; eczanelerde ise ‘C’ ve ‘D’ vitamini fiyatları her hafta zam görecek? Bu arada moda tasarımcıları da sezon çizimleri yerine hayal güçlerini azami derecede kullanarak, ‘virüs geçirmeyen maske’ler dizayn etmek için uğraşıyor. Her zamanki gibi, kadınlar maske tüketiminde de, erkeklere göre açık ara önde. Zira sokağa çıkmadan önce ruj sürme alışkanlığını sürdürenler, maskeyi her indirdiklerinde, kırmızı dudak amblemini gördüklerinde, hemen çöpe atmaları gerektiğini hatırlıyorlar.

↔↔↔

‘Aşı turizmi’, gündemi canlı tutan söylentiler arasında. Bir aralar ‘sağlık turizmi’ adı altında, komşu ülkelerden, ‘saç diktirmek’ için, kalabalık gruplar halinde dolaşan turistler misali, bizde de aşı turizmi başladı. Sırası gelmeyen ya da farklı bir aşı türü isteyenler, Rusya ve Sırbistan’a iki aşı, uçak, otel vs. içeren paket programlar için bazı acentelere yazıldı. Her ne kadar söz konusu ülke elçilikleri, uygulamanın henüz resmi olmadığını açıkladılarsa da, boşluktan yararlanan acenteler yola çıkmışlardı bile.

Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek?

↔↔↔

65+, artık marka oldu. Bilfiil çalışmayanlar için, haftanın yedi gününün birbirinden farkı yok. Yine de alışkanlık mı desem, yerleşik görgü kuralları mı desem, elzem olmadığı sürece, ev halkını rahatsız etmemek için, hafta sonları telefon edilmez(di). Sabahları saat 10.00’dan önce aramamak da bunun bir parçası(ydı).

“Bu kavramlar çok geride kaldı” diyebilirsiniz.

Değişime(!) ayak uydurmak, ülkeler arası saat farkına göre hareket etmek, yoğun iş temposunda çalışan gençler için ‘arasınlar da ne zaman olursa olsun’u kabullenmek günümüz koşullarının doğal bir parçası.

Yine de tam öğle yemeği saatinde, Zoom programları yapmanın gerekliliğini anlayamıyorum.

Eskiden de çatal sol elle, bıçak sağ elle tutulurdu. Şimdi de… Anlayana...

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün