8 Nisan Perşembe akşamı Neve Şalom Sinagogunda çok kısıtlı bir katılımla düzenlenen Yom Aşoa anma töreni için toplanmıştık. Her yıl Varşova Gettosu ayaklanmasının yıldönümüne gelen tarihlerde dünya genelinde Yahudi toplumları Holokost’ta kaybedilen 6 milyon canın anısına dualarla “Bir Daha Asla” diyerek yaşananları hatırlar ve ölenlerin ruhu için dua eder. Geçtiğimiz yıllarda da katıldığım anmalardan bu yılın farkı şüphesiz koskoca sinagogun içerisinde dua öncesi az sayıda dindaşımızla adeta sessiz bir bekleyişi yaşamamızdı. Neve Şalom Sinagogunu elimizde olmayan sebeplerden bu kadar boş görmek hüznümü arttırdı. Duanın başlamasını beklerken, bu süre zarfında aklımdan tuhaf ve üzücü düşünceler geçmesine engel olamadım. Her Şabat düzenli gittiğiniz bir sinagogun bir zaman gelip de o semtte artık Yahudi toplumu kalmaması nedeni ile son kez açıldığını bilseniz ve orada o son Şabat duasına katılmış olsaydınız neler hissederdiniz? Bir zamanlar Zülfaris’te evlenmiş, Unkapanı Sinagoguna gitmiş veya Apollon Sinagogunda bar-mitzva dersi almış büyüklerim ister istemez bu hissi yaşamıştır. Sizden sonra o mekânın tarihin tozlu sayfalarında yer alacağını bilseniz hatırlanmasını isteyecek neler bırakırdınız? Dileğim bu hüzünlü tablonun en kısa zamanda sinagoglarımızda yerini çocuk bağrışmalarına, hep bir ağızdan dualarımızı okuduğumuz hınca hınç dolu bayram günlerimize bırakması.
***
Baruh El Bekçi - Kuzguncuk’ta neleri kaybettik?
Geçtiğimiz pazartesi günü bu kez Habitat Tv’de Sanat Tarihçisi Feride Bozcu tarafından sunulan, benim de konuğu olduğum ‘Konuşan Tarih’ programının Kuzguncuk bölümünün çekimleri için Kuzguncuk sokaklarında Feride Hocam ve çekim ekibi ile buluştuk. İlk durağımız Kuzguncuk Beth Yaakov Sinagogu idi. Burada Sinagog Vakfı Yönetim Kurulundan Vitali Pinto ve çalışma arkadaşları tarafından misafirperverlikle ağırlandık. Bir hafta evvel yaşadığım hüzün de sebep olsa gerek, sinagogun görevlisi Moşe Ağabey’den tüm ışıkları açıp içerisini ışıl ışıl yapmasını rica ettim. Çekimler esnasında Kuzguncuk notlarımı tararken, bir zamanların mahalle bekçisi ve Ramazan davulculuğu da yapmış Baruh El Bekçi’den bahsetmeden geçmeyelim dedik. Kuzguncuk da tıpkı Kuledibi semtimiz gibi, 70 yıl evvelinde lakerdacısından bakkalına, manavından doktoruna Yahudilerin o meşhur “Bella Vista” diye adlandırdıkları Asya yakasının güzide semtiydi. Şüphesiz Kuzguncuk bugün de şirin rengârenk evleri, kafeleri ve mahalle havası ile bizleri her daim büyülemekte. Ancak tablodaki asli unsur olan renkler baya bir solmuş. Şimdilerde ne Nalbur Aleko’nun, ne Doktor Arman Minasyan’ın ne de mahallenin kabadayı kızı Viktorya’nın sesi duyulmakta Kuzguncuk’ta… Korku dolu günlerin getirdiği derin bir sessizlik ibadethaneleri de kaplamış. Birbirine adeta yaslanmış camii, kilise ve sinagog salgın bitip de buraları dolduracak inananlarını bekliyor… Bizlere düşense eski günleri unutmadan bu dostluğun hatırasına geçmişin Kuzguncuk’una sahip çıkabilmek!
***
İsrail’de korona bittiyse bizde ne zaman biter?
Geçtiğimiz hafta tüm dünya Tel Aviv plajlarında maskesiz güneşlenen İsraillileri imrenerek izledi. Birçok yabancı kanal görüntüleri haber bültenlerinde geçerken, İsrail’in dünyada en çok aşı yapan ülke olduğunu ve açık alanda maske takma zorunluluğunun kalktığını da sözlerine ekledi. Bizler İsrail’deki bu mutlu haberleri izleyeduralım, sizce İsrail ülkemizde bazı siyasilerin itham ettiği gibi “İslam düşmanı” bir ülke midir? Bu sorunun cevabını düşünebilmek için bir başka soruyu sormamız gerekir? Acaba geçmişte hangi Arap ülkesi nüfusunu yaklaşık yüzde 25’ine yakınının Yahudi olmasını kabullenir ve hatta onların parti kurup seçimlere girmesine engel olmazdı? İsrail Devleti’nin kimi politikalarını eleştirmek ile bir devleti “İslam düşmanı” olarak nitelendirmek arasındaki ince çizgiyi görebiliyor muyuz? Birileri çıkıp malum gazetelerde her gün çıkan haberleri gösterip, “Türkiye antisemit bir ülkedir!” dese ne hissederdik? Tabii ki tepki gösterir, antisemit olan bir kısım insan yüzünden ülkemiz hakkında genelleme yapılmasını kabullenmezdik. Nitekim 2019 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı bir konuşmada Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, “Müslüman ve İslam düşmanlığı, İsrail'in kuruluşundan ötürü var” sözlerini sarf ederek antisemit çizgisini belli etmişti. Bize düşense tarihsel rolümüzün bilincinde, klişelerden uzak, bölgede barışı sağlamaya yönelik, tek taraflı olmayan, yapıcı sözler sarf etmek olmalıdır.
İsrail’deki plaj görüntülerini aşılamaların tamamlanması sonrası aynı güven içerisinde sahillerimizde de görebilmek dileğiyle… Sağlıklı günler!