Şalom gazetesinde 1986-1998 yılları arasında yayın yönetmenliği ve aynı zamanda idari koordinatörlük görevlerini yürüttüğüm dönemde toplumumuzla ilgili ve toplumumuza yönelik çalışma yapan veya yapmak isteyenden yurt dışında İbranice öğrenmek isteyenlere dek sayısız konuyu yakından bilme olanağına sahiptim. Her ne kadar günümüzde de bazı görevlerim gereği halen ara sıra danışılan biri olsam da, bu günlere oranla en önemli fark o dönemde hiçbir kurum ve/veya kişinin bu tür kültürel olaylarla pek ilgilenmedikleri ve ilgilenenlerin de pek de kolay danışabilecekleri bir mercii bulamamalarıydı. Türk Yahudi Toplumu fertlerinin gerek Osmanlı, gerek Cumhuriyet döneminde çok sayıda kitap yayınladıklarını ancak kısır bir dönem sonrasında Şalom-Gözlem Yayınları’nın bu konunun tekrar canlanmasında önemli bir rol aldığını belirtmek istiyorum.
Lizi Behmuaras, Jak Deleon, Salamon Bicerano, Klara Perahya ve arkadaşları, Yusuf Altıntaş’ın editörlüğünü yaptığı ve grup halinde yazılmış kitaplar, Lina Kohen Albukrek, Naim Güleryüz eserleriyle bizi hareketlendiren yazar ve araştırmacılardı. Mutlaka bu sayı çok daha yüksektir, ancak ilk yıllarda basmış olduğumuz yazarlar arasında ilk başta bunlar geldi aklıma. Birini saymadı. O dönemde, bu güne göre çok daha az sayıda Osmanlı ve Türk Yahudileri üzerine çalışma yapan ve bunları yayınlamak isteyen araştırmacılar vardı. Bunlardan biri de bu hafta kitabını tanıtmaya çalışacağım İzmirli tarihçi Dr. Siren Bora.
1995 yılında Dr. Siren Bora’nın ‘İzmir Yahudilerinin Tarihi (1908 – 1923)’ kitabını yayınlamıştık. Günümüzde başarılı çalışmalarını sürdüren Bora’nın ilk kitabıydı.
Siren Bora bu kez daha eskilere gitti ve İzmir’in Eski Yahudi Mahallesi ile ilgili bir araştırmasını kitaplaştırdı. Bu konuda bir süreden beri İzmir Kemeraltı’ndaki Yahudi Mahallesindeki sinagogları restore ederek ‘İzmir Yahudi Kültür Mirası’ Projesini gerçekleştirmeye çalışan İzmir Yahudi Toplumunun yöneticileri, İzmir Yahudi tarihini de yaşatmak için Gözlem Yayınlarıyla bir dizi kitabı yayınlamaya çalışıyor. Her ikisine, hatta her üçüne önemli bir teşekkür borçluyuz. Günümüzde 1000-1200 kişiden oluşan İzmir Yahudi Toplumu yönetiminin özellikle kültürel olaylara göstermiş oldukları yakınlık, bu konuda araştırma yapacak olanları da cesaretlendirmekte.
İzmir’deki Yahudi hayatı, başta Tire olmak üzere çevredeki çoğu kasabalardan Yahudilerin göç etmeleriyle başlamış ve gelişmişti. 17. ve 18. yüzyıllarda, Birinci Juderia’nın Kadifekale eteklerinde oluştuğunu, daha varlıklı bir grup Yahudi’nin de Frenk Mahallesinde veya o yörede yaşadıklarını öğreniyoruz. 1600’lerin başında özellikle Tire ve Manisa’dan göç eden Yahudilerin yanı sıra 16. yüzyılın son yıllarıyla 17. yüzyılın başında Selanik’te meydana gelen ekonomik kriz, yangın ve deprem felaketleri çok sayıda Yahudi’nin İstanbul ve konumuz icabı özellikle İzmir’e göç ettiklerini söyleyebiliriz. Bilge Selanikli din adamları da bu dönemde İzmir’e gelip görevlerini ifa etmeye başlamışlardı.
Birinci Juderia’daki kurumsal yapıların sinagoglar, hastaneler, okullar, yetimhane, lazaretto ve hahamhane olduğunu da öğreniyoruz. Ayrıca yehudhaneler ve kortijolar da bu kurumsal yapılar arasında sayılmalı. Kitabın belirli bölümlerinde de sinagoglarla ilgili geniş bilgilere ulaşmak mümkün.
Değerli okurlar; evet Dr. Siren Bora’nın bu kitabı tarihi bir araştırma ancak gözünüzü korkutmasın… İzmirli iseniz geçmişinizle ilgilenmeyi bir görev addetmelisiniz. Ara sıra okuyacağınız bazı bölümler aklınızda izler bırakacaktır. İzmirli değilseniz dahi kitaptan öğreneceğiniz çok şey var. Yukarıda bahsettiğim Selaniklilerin göçüyle ilgili Yeniçerilerin giydikleri kıyafetlerin kumaşı Selanikli bir Yahudi aile tarafından imal ediliyordu. Bu aile de İzmir’e göç etmiş. Yeniçeri giysileri için kumaş üretilmeyince ailenin geri dönmesi emredilmiş, ancak İzmir’in cazibesi aileyi Selanik’e geri döndürememiş…
Birinci Juderia – İzmir’in Eski Yahudi Mahallesi, Dr. Siren BORA
İzmir Musevi Cemaati Vakfı / Gözlem Gazetecilik Basın Yayın A.Ş. 252 sayfa