Geçtiğimiz hafta Sevgili Tilda Levi’nin yazısını okuduğumda ona COVID hakkında yazmamasını rica eden arkadaşının sözleri bütün hafta kulağımda çınladı. Her yazı yazdığım hafta kendime dert ettiğim ve üzüldüğüm bir konu. Pandeminin 15. Ayında, Yaşam sayfasına yazan biri için, seyahate, konsere, sinemaya, tiyatroya, sergiye gitmeden, bir nevi eski düzenimizde yaşamadan ve de COVID’den bahsetmeden yazmak çok zor. Bazı haftalar pandemiyle ilgili en ufak bir şey yazmamayı kendime hedef belirliyorum, ancak Türkiye’nin, pandeminin 15. ayına kadar dayanıp, şimdi girdiğimiz tam kapanmanın gerçekleştiği 17 günlük kapanma döneminin ilk günlerinde beceremedim.
***
“Aç, kapa, aç, kapa” başlığı, bu yazıda yaşı tutanların hatırladığı bir reklam jingle’ı değil. Yazımın başlığını ilk olarak “Tam, yarım, çeyrek” olarak koymayı düşünmüştüm, fakat kapatmalardan çok, dönerli sandviç siparişine benzediği için yazdığım an sildim. “Aç, kapa” meselesi de tahmin ettiğiniz gibi kısmi kapanma, normalleşme, kısmı kapanma, normalleşme, tekrar kısmi kapanma ve sonunda tam kapanma kararı ile biten son 15 ayımızın özeti. Türkiye şu anda Avrupa’da en yüksek, dünyada da en yüksek vaka oranına sahip ülkelerden biri olduğundan, bu tam kapanma kararı geç bile alındı. Gönül isterdi ki bu karar kış başında alınsın ve bu güzel bahar günlerini sosyal mesafe ölçülerinde olsa da sevdiklerimizle birlikte geçirebilelim.
***
Yabancı basın da Türkiye’nin 17 günlük tam kapanmasına, belki de başka ülkelerin görmediği bir ilgiyi gösterdi. En çok bahsedilen konu 28 ve 29 Nisan’da İstanbul’dan ‘kavimler göçü’ kıvamında yapılan kaçışların yarattığı inanılmaz araba trafiği görüntüleri, ikinci sebebi ise sosyal medyayı çalkalayan alkol satışı yasaklanması ve iptali. Farklı ülkelerin gazetelerinden edinilen intiba, tam kapanma ile vaka sayılarının 5000’e indirilmesi ve geçtiğimiz sene çok daha az vaka sayısı varken yüzde 70’e düşen turizm sezonun açılması. Ne turistlerde “Türkiye’de alkol yasak” izlenimi veren alkol kısıtlamaları, ne de şehir şehir dolaşıp İstanbul’daki virüsü taşıyan İstanbullar şimdilik bu duruma yardımcı olmuyor.
***
Hepimizin çok bunaldığı bugünlerde “biraz daha dişimizi sıkalım”, “virüsü hep beraber bitirelim” gibi cümleler yazmayacağım, zira pandeminin başından beri evde oturan oturuyor, gezen geziyor. Çalışmak zorunda olan gerçekten çalışıyor. Bir kısım normalleşme günlerinde bile sosyal mesafeli bir yürüyüş yapmazken, bir kısım tam kapanmada marketlerin kapalı olduğu pazar günlerinde bile “pide almak için” sokak sokak fırın turları yapıyor. Tek tesellim sayılı günün çabuk geçeceği. 17 gün dediğimizden yazıyı yazdığım gün 14, sizin okuyacağınız gün 11-12 gün kalmış olacak. Sayılı günler geçecek ve yaza kavuşacağız…