Bear ve Behukotay peraşalarıyla üçüncü kitap olan Vayikra sonlanmakta ve yerini Bamidbar kitabına bırakmaktadır. Oldukça kısa bir peraşa olan Bear içinde oldukça fazla konu ve kural işlenir. Bu kurallardan bazılarına yakından bakmaya çalışacağız.
Rav İzak Peres bir deraşasında tiyatro yeteneği olan bir çocukla ilgili bir öykü paylaşır. Bu çocuk çıkartıldığı tiyatro sahnesinde gelen davetlilere ne kadar büyük sıkıntılar içinde olduğunu oldukça acıklı bir şekilde anlatır. Yeteneği sayesinde seyircileri etki altına almayı başaran bu çocuğun performansı sonunda o çocuğun söylediklerinin gerçek olduğuna kanaat getiren seyirciler tiyatro gişelerine akın ederek çocuğa bir yardım kampanyası başlatır ve çok kısa zamanda müthiş bir para toplarlar. Aslında çocuğun öyle sıkıntıda olduğu yoktur ama yeteneği sayesinde seyircileri etkilemiştir. Burada toplanan paranın büyüklüğüne göre tiyatro sahipleri parayı kullanmadan dönemin büyük Rabi’si Rav Elyaşiv’e danışır. Rav Elyaşiv yapılan bu durumun ‘geneva’, hırsızlık olduğunu çok açık bir şekilde ifade eder. Çünkü ortada zor durumda olan bir çocuk yoktur; sadece sahnede ajitasyon yapılmış ve seyirci etkilenmiştir.
Peraşamız “lo tonu iş et amito” derken aslında çevremizi böyle üzmememiz konusunda bir mitsvaya gönderme yapmaktadır. Olmayan bir şeyi varmış gibi yaşatmak ve bundan kazanç sağlamanın hırsızlıktan farklı olmadığını rabiler bizlere öğretmektedir.
Hayatımızda yakınlarımızın bazen ciddi değişiklikler gösterdiğini görür ve nedense bunları kabullenmekte zorlanırız. Hele bu değişiklikler dini anlamda kat edilen bir yol şeklindeyse tepkimiz daha acımasız olur. İnsanlar yaşamlarının belirli dönemlerinde daha fazla maneviyata ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç onları bazı şeyleri öğrenmeye iter. Öğrendiklerini bazen de uygulama aşamasına geçmeleri gereken zaman geldiğinde hayatlarında bazen küçük bazen de radikal değişiklikler yaparlar. Bize düşen o kardeşimizin yanlışlarla dolu olan geçmişini ona anımsatmamaktır. O kişi hayatında bazı değişiklikleri yapma ihtiyacı duymuş ve bunu uygulamıştır. Bu konuda ona yanlışlarını anımsatmak, bununla ilgili olarak alaycı sözler söylemek yukarıda andığımız yasağı ihlal etmekten başka bir şey değildir. Hele onu seçtiği doğru yoldan vaz geçirmek için çaba göstermenin anlamı olmadığı gibi kişinin kafasını karıştırmaktan başka bir sonuç elde edilemeyecektir. Hele hele de yaptığı doğru atılımı bir şekilde engelleyip onu eski haline döndürmek ciddi bir yanlıştan başka bir şey değildir.
Bu noktada Pirke Avot’un beşinci bölümünde yer alan öğretiyi paylaşmak doğru olacaktır. Pirke Avot bu bölümde Moşe Rabenu ile bölünmeden sonra kuzeyde kurulan İsrael devletinin ilk kralı Yarovam ben Nevat arasında bir karşılaştırma yapar. Moşe Rabenu’nun hem mitsva yapıp hem de insanlara doğru yolu gösterdiğine değinen Mişna, Yarovam’ın sadece kendisinin hata yapmadığını insanlara da hata yaptırdığını paylaşır. Krallığın bölünmesinden sonra kuzeydeki krallığın başına geçen Yarovam’ın en büyük korkusu Yeuda Krallığının topraklarında kalan Bet Amikdaş’ın senede üç ziyaret bayramında insanlara bazı şeyleri hatırlatması ve o krallığa geçiş yapmalarıdır. Bu korku ile iki altın buzağı yaptırarak insanları putperestliğe sevk eder, Yeruşalayim’e ziyareti yasaklar. 297 yıl boyunca ayakta kalan krallık son kral Oşea ben Ela’ya kadar başa kim geçerse geçsin aynı endişeyle putperestliğe devam etmiştir.
Benzer bir şekilde kendi yanlışını görerek arkadaşının mitsva yapmasını engellemek ve onu doğru yoldan saptırmaya çalışmak hata işlediği gibi başkalarının da hata yapmalarına neden olmaktır.
Tanrı bu emirle insanlara acı çektirmememizi söylemektedir. Sıkıntısı olan bir insanı teselli etmek amacı güderek belki de iyi niyetle başına gelen bu olayların mutlaka temelinde bir yanlışı yaptığını söylemek onu daha sıkıntılı arayışlara yönlendirir. Tarihimizde sıkıntı çekmek konusunda hiç de az olmayan kişilerin başında İyov adlı tsadik gelmektedir. İyov son derece rahat bir hayat sürerken başına gelen sayısız felaketle yıkılır. Onu teselli etmeye gelen arkadaşlarının söylediği “hagiga nigmera – kutlama bitti” ifadesi onu derinden yaralar. Doğrudur bir kişi sıkıntı çekiyorsa bunun Tanrı katında bir nedeni vardır ama bunu o kişiye sıkıntısı sırasında söylemenin bir anlamı da yoktur.