Ali Koç ve hataları

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
5 Mayıs 2021 Çarşamba

Ali Koç seçimi kazandığında camianın en büyük desteğini alan kişi olarak göreve başladı. Aziz Yıldırım'a oy veren kişiler bile gelen kişinin Ali Koç olduğunu düşününce ikna oluyordu. O gün kazanan Fenerbahçe olmuştu. Bağdat Caddesi'ndeyim ve şampiyonluk kutlaması gibi sevinç gösterileri vardı… Hepsi Ali Koç başkan seçildi diyeydi. Aziz Yıldırım başkanlığında uzun yıllar kombine almış bir grubumuz vardı. Bu grup Yıldırım'ın son iki senesinde, ben de dahil, kombine almamıştı. Ali Koç başkan seçildiği gün hemen bir WhatsApp grubu kuruldu, eski kombinecilere yenileri de eklenmiş ve kalabalık bir grup olarak kombine almaya karar verdik. Herkes forma almaktan, kombine almaktan, kulübe destek olmaktan bahsediyordu. Heyecan geri gelmişti. Ali Koç'un arkasında onu iten çok büyük bir rüzgâr vardı. Durmak istese bile duramayacağı kadar kuvvetli bir rüzgâr...

İlk açıklamaları sistem diyordu, kurumsallaşma diyordu, işi ehline teslim diyordu... Taraftar, bağıran çağıran kontrol kaybetmiş ve kendini bile azarlayan bir başkandan; akılcı, sistematik ve ne yaptığını bilen gibi gözüken bir başkan profiline geçmenin sonsuz heyecanı içerisindeydi. Aykut Kocaman Fenerbahçe tarihinin en büyük isimlerinden biriydi. Ali Koç gelmeden önceki sezonu ikinci olarak bitirmiş. Son haftaya kadar yarışta kalmıştı. Kredi var gibiydi. Zira kulüp tarihindeki en önemli başarıyı (UEFA Avrupa Ligi yarı finali) Aykut Kocaman ile kazanmıştı. Ancak Ali Koç'un ilk icraatı Kocaman ile yolları ayırmak ve önceki sezonu ikinci bitiren takımı komple dağıtmak oldu. Yeni hoca, yeni oyuncular macera demekti. Hakkıydı da Ali Koç'un maceraya atılmak. Arkasındaki rüzgâr onu ittikçe itiyor, farklı şeyler yapmaya adeta zorluyordu. Aykut Kocaman kalsa alacağı eleştiriler, önceki sezonki takıma sadece 2-3 nokta transfer yapmak olmazdı, çünkü bu bir ‘değişim’ değil ‘dokunuş’ olurdu. İşte belki de en büyük hata burada yapıldı. 1-2 küçük dokunuşa ihtiyaç olan hamur, yeniden yoğruldu.

Artık hamura şekil vermek gerekiyordu. Ancak esen rüzgâr bu şeklin verilmesi konusunda çok da sabırlı değildi. Hamur hemen şekillenmeliydi. Maalesef ilk yıl hamur mayalanmadı bile. Bir önceki sezonun ikincisi takımın, bütün sezon "Kümede kalacak mı?" sorularıyla hatırlandı. Ciddi bir başarısızlık vardı. İlk yılında üç hoca eskitti Ali Koç ve yönetimi, ancak kimse bu hamura şekil vermeyi beceremedi.

İkinci sezonunda önceki sezondan takımın başında olan, camiaya ‘en erken’ şampiyonluğunu yaşatan Ersun Yanal ile başlandı. Yine evirdiler, çevirdiler hamuru, yine olmadı. Ersun Hoca artık maç sonlarında ne anlatacağını bilmez halde devamlı Fenerbahçe'nin büyüklüğünden bahseder olmuştu. Herkesin bildiği bir şey varsa o da zaten bu büyüklüktü. Kimsenin bu kadar anlatmasına gerek yoktu. Ersun Hoca ile de olmadı. Sezon bitmeden gönderildi Ersun Yanal da. Bir hayal daha tükenmişti.

Bu sezonu ise ‘risk almama’ sezonu olarak adlandırmıştım kendimce. Ancak en büyük riskin alındığına sonradan şahit olduk. Risk almama sezonu olarak nitelendirmemin sebebi; öncelikle organizasyonun başına 20 yıldır Türk Futbolunun içerisinde olan Emre Belözoğlu'nun geçirilmesiydi. Ardından yapılan transferler. Artık son kontratlarını yapacak olan Caner ve Gökhan Beşiktaş’tan geri alınmıştı. Kimse bedava gelen Caner ve Gökhan'a bir şey demezdi. Kaldı ki çok tecrübeli ve ligi iyi bilen iki isimdi. Adaptasyon diye bir problem yoktu, iki oyuncu camiayı da çok iyi tanıyorlardı. Bir diğer transfer Cisse önceki sezon Alanya'da başarılı bir performans sergilemişti. Ligi biliyordu, başarısız olması az ihtimaldi. Filip Novak ve Sosa bir önceki sezon Trabzonspor'da şov yapan ikiliydi. Aynı şekilde Mert Hakan Yandaş önceki sezon Sivasspor'da oldukça ön plana çıkmıştı. Hepsi bu ligin oyuncularıydı. Ali Koç ligi iyi bilen, kendini göstermiş ve bilindik isimleri katmıştı kadroya. Yani arkasındaki rüzgârla “Bilindik işlerin dışında bir şeyler yapmalıyım" diyen başkan gitmiş, "Artık risk almamalıyım, bildiğimiz ne varsa oradan devam edelim" diyen bir başkan gelmişti. Bu evrim ligin ne kadar ezbere olduğunu da gösteriyordu aslında. Ali Koç döneminde en çok çalışan şey ‘bilindiklerle’ devam edilen reçete oldu. Ancak paragrafın en başında da söyledim en büyük risk: Erol Bulut…

Bulut, Yeni Malatya ve Alanya'da güzel tecrübeler yaşamıştı. Takımları iyi futbol oynuyor, güzel sonuçlar alıyordu. Bir önceki sezon Alanyaspor ile Türkiye Kupası finalini oynama başarısını gösteren Erol Bulut, uygun görülmüştü teknik direktörlüğe. Ancak hocalık anlamında ne bir büyük takım tecrübesi vardı, ne stresli doğru düzgün bir maçı. O yüzden Erol Bulut'u eleştirmek yerine Erol Bulut'u oraya getirenleri eleştirmenin çok daha doğru olduğunu düşünüyorum. Günümüzde en basit iş görüşmelerinde bile önce insan kaynakları departmanı, sonra departman müdürü, sonra genel müdür gibi hiyerarşi içeren iş görüşmeleri yapılıyor. Çoğu zaman bu da yetmiyor kişilik testleri ve case studylerle adayın bu işi yapıp yapamayacağı ölçülüyor. Erol Bulut belki kötü hoca değil, belki de ilerde çok daha başarılı olacak. Ancak hiçbir filtreden geçirilmeden zembille o koltuğa oturmuş gibi. Erol Bulut'a bugün ortalama bir şirketin insan kaynaklarıyla bir iş görüşmesi ayarlasak, ilk görüşmeden sonra elenir. Neden mi? ne konuşmayı biliyor, ne mesaj vermeyi biliyor, ne vücut dilini kullanmayı biliyor da ondan. Koskocaman Fenerbahçe'de bu adamla işi bilen bir kişi sohbet de mi etmedi? Futbolu tamamen geçtim, konuşmaktan bahsediyorum. Duruştan bahsediyorum. Bir büyük takım hocasının olmazsa olmazı kitleleri yönetebilmek, mesaj verebilmektir. Bunu Erol Bulut'un yapamayacağı tek bir uzun sohbete bakar ve koskocaman camia bunu göremeyip son kurşununu bu şekilde harcarsa başarıdan söz etmek maalesef çok zor oluyor. Bu sezonun en büyük hatası Erol Bulut'u getirmek, ikinci hatası da Erol Bulut isminde ısrar etmek olmuştur. Başarısızlık da Erol Bulut'a değil; Ali Koç, yönetim ve Emre Belözoğlu'na yazar. Yaklaşık 2-3 hafta sonra Fenerbahçe'de yeni bir seçim olacak. Ali Koç aday olur mu bilinmez, ancak umarım aday olacaksa şu üç senede artık ne yapıp ne yapmaması gerektiğinin dersini iyi almıştır, çünkü artık onu arkadan iten rüzgâr terse dönmüş durumda ve artık işi ilk geldiği kadar kolay değil...

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün