Cumartesi akşamı Şampiyonlar Ligi finalini izlediğimde içimde eski normallerimize dönmek açısından bir umut oluştu. Uzun zaman sonra ilk defa bir futbol maçına yüzde 30 kapasite ile olsa seyirci alındı. Üstelik yan yana maç izleyen seyircilerin çoğunda maske de artık yoktu.
Konuyla ilgili olmayanlar için bir hatırlatma yapayım. Bu final maçı için aslında İstanbul çok önceden seçilmişti. Ancak günlük vaka sayılarının ürkütücü boyutları, İngiltere Rusya, Çin gibi ülkelerin Türkiye’ye getirdiği seyahat kısıtlamaları nedeniyle, final şehri bir anda İstanbul yerine Portekiz’in Porto şehri oldu.
Onlar maçı yan yana maskesiz seyrederken, biz rutin kısıtlamalar çerçevesinde hafta sonu sokağa çıkma yasağının içerisinde evlerimizde seyrettik.
Aslında bir final maçı bile dünyanın aşı konusunda nasıl ayrıştığını çok net gösterdi bizlere.
Başlarda sağlık sistemimizin gücü ile övünüp, ABD’deki sağlık sistemini eleştirirken, geldiğimiz noktada final maçı günü sonrası ABD istatistikleri ile siz biraz şaşkına çevireyim isterim.
30.05.2021, TSİ 13.00 itibariyle ABD’de verilen toplam doz sayısı 292 milyon, tüm aşıları tamamlanan kişi sayısı 134 milyon, tüm aşıları tamamlananların oranı yüzde 40,7, bazı eyaletlerde, örneğin Vermont’da bu oran yüzde 54,7 iken New York eyaletinde yüzde 46,5.
Bunlar çok büyük rakamlar. Pandemi sonrası normale dönmek açısından toplumun yaklaşık yüzde 60-70 kısmını aşılamak önemli. Küçük çocuklar zaten aşılanmayacak. Bu rakamlara göre haziran sonunda ABD normale dönmüş olacak gibi gözüküyor.
Tabii ki ABD gibi dev bir ülke ile kendimizi karşılaştırmak normal değil. Ama G20 ülkesiyiz deyip, kendimize ilk 10 ülke içerisinde pay biçerken, hâlâ aşıya tam anlamıyla ulaşamamış olmak, ayrı bir tartışma konusu.
Sizlerle bugün ekonomik bir yazıdan daha ziyade, aşılamayla ilgili yaşadığım tecrübeyi paylaşmak istedim.
Geçtiğimiz ay, Saint Benoit’lılar Derneği başkanımız, sevgili arkadaşım, kardeşim Aras Atak’ın COVID-19 nedeniyle ani vefatı bende şok etkisi yarattı. Çok genç yaşta kaybettik Aras’ı. Dünya iyisi bir insandı. Nur içinde yatsın.
O vefat sebebiyle, ilk kez bu kadar yakından hissettiğim COVID-19 nedeniyle ölümü. Beni çareler düşünmeye itti. Kendi ülkemde öğretim üyesi olarak öncelik sırasında ve 52 yaşında olmama rağmen, bir türlü aşı sırasının gelmeyişi, önceliğin kafaya göre sürekli değişmesi (futbolcular ve turizm çalışanları), turist görmeyenlerin önemsenmemesi gibi etkenler, aşıdan iyice ümidi kesmeme neden oldu.
Beni takip edenler biliyorlar. Geçen yıl ABD, New York’ta, misafir öğretim üyesi olarak yaklaşık bir yıl görev yaptım. Bu süre içerisinde New York ehliyeti sahibi oldum. Bu ehliyet çok önemli. Sizin kimliğiniz. Ehliyetiniz varsa, ayrıca bir kimlik istenmiyor artık sizden.
Hemen New York Eyaleti resmi web sitesine girince New York kimliğiniz varsa, adresinizi bir belge ile ispat edebiliyorsanız, yaşa bakmaksızın, hatta bazı yerlerde sıra almaksızın aşı olma hakkınız olduğunu öğrenince, hemen eşimle birlikte New York’a kuzenime gittik. Zaten bir yıl orada kaldığım için tüm yazışmalar da oraya geldiğinden, adres ispatı açısından bir sorun olmadı. Tek sorun, eşimin bu belgelerden hiç birine sahip olmamasıydı.
New York’a gider gitmez, aşı için oluşturulan özel bir internet sitesinden kendi çevremizdeki aşılama istasyonlarının elinde aşı olup olmadığını sorguladık. ABD size üç aşıdan birini seçme imkânı tanıyor. Bunlardan biri Moderna, diğeri Pfizer BioNtech iken, sonuncusu Johnson & Johnson aşısı olan Janssen.
Biz ilk iki aşı arasında en az üç hafta bekleme süresi olduğu için tek dozluk Janssen aşısını seçtik. Kimlerde bu aşı var diye bakınca randevusuz aşı yapan Costco (bizdeki Metro Gross Market benzeri) içerisindeki eczaneyi gördük. Randevusuz aşıya ‘Walk-in diyorlar.
Pazartesi sabahı uyanır uyanmaz eşimle birlikte bu büyük markete gittik. Acaba olabilecek miyiz heyecanıyla eczaneye gelince, güler yüzlü bir eczane çalışanı benden kimlik ve adres bilgisini istedi, kaydımı yaptı ve aşı için aşılama alanına geçmemi rica etti. Eşimden de aynı belgeleri isteyince onda bu belgelerin mevcut olmadığını söyledik. Heyecanla ne olacak diye beklerken, “Aynı adreste mi yaşıyorsunuz? O zaman hiç sorun değil. Pasaport bilgisini alalım” cevabıyla karşılaşınca içimiz bir anda rahat etti.
Sonrasında bu kez güler yüzlü yaşlı eczacı bey, bize kısaca aşıyı, olası yan etkilerini, ne kadar zaman bu etkileri hissedebileceğimizi, eğer beklenmedik bir durum ile karşılaşırsak, ücretsiz olarak nereye başvurabileceğimizi bize anlatarak, aşımızı yaptı. Aşı için hiçbir ücret ödemedik. ABD hükümeti, bu aşıların bedellerini aşıyı yapan eczanelere ödüyor. Bu nedenle eczaneler adeta aşı yapma yarışı içerisinde.
Başvuru, işlemler ve aşının yapılması yaklaşık 45 dakika sürdü. 15 dakika da bizi bekletip göndermediler. Toplamda, yaklaşık 1 saatte aşımız oldu.
Aşılanacak vatandaşa seçim hakkı sunabilmek büyük bir iş. Sadece ülkenin büyüklüğü ile açıklanacak bir durum değil bence. Bu kendi vatandaşına duyulan saygının da bir neticesi. Demokrasiye inanmışlık.
Dönüş için Türkiye’ye girişte 72 saat öncesinden PCR testi isteniyor. Bu doğru bir uygulama. ABD’de PCR testi birçok yerde paralı ve yaklaşık 250 USD civarında. Bu test için de, Netflix izleyicilerinin “New Amsterdam” hastanesi olarak tanıdıkları Bellevue Hastanesine PCR testi için yine walk-in gittik. Kaydımız alındıktan sonra sigortamız olmadığını öğrenen hastane çalışanı yanımıza usulca gelerek, endişe etmemize gerek olmadığını, PCR test ücretinin hastane sigortasından bizim adımıza karşılanacağını söyledi. Gerçekten de bizden hiçbir ücret talep edilmedi.
Ben geçtiğimiz yıl, Amerika’dan yayın yapıp, yazılar yazarken, COVID-19’a bağlı çok işlemin ücretsiz olduğunu söylediğimde çok kişi itiraz etmişti. Gerçekten de böyle olduğunu bizzat yaşayarak gördüm.
Bu yazdıklarım ne bir Amerika sevdası, ne de bir ülkeyi bu konuda göklere çıkarma. Yaşadıklarımı sizinle paylaşmak istedim sadece.
Umarım güzel ülkemizdeki tüm herkes, aşılanma imkânına gecikmeden sahip olabilir.
Sağlıklı ve güzel günlerin çabuk gelmesi dileğiyle…