İzmir'de futbol ve Altay

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
2 Haziran 2021 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta İzmir futbolu için önemli bir gündü. Göztepe’den sonra ikinci İzmir takımı Süper Lige çıktı. Bu sebeple hem Altay’dan bahsetmek hem de İzmir’deki taraftarlık ve futbolu anlatmak istiyorum.

İzmir’in tarih boyunca bu toprakların en kozmopolit coğrafyası olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İzmir, bir liman şehri olmasından dolayı Anadolu’ya ticaretin yapıldığı önemli bir şehir. Bu da farklı kültür ve mezheplerin tarih boyunca burada yer almasını ve birlikte yaşama kültürünü benimsemesini sağladı.

Bu durum aynı zamanda semt kültürünü de gelişmesini sağlamış durumda. Herkes yaşadığı şehre, semte, hatta mahalleye İstanbul’a oranla çok daha fazla sahiplenmiş durumda. Bu sahiplenme en çok futbol konusunda kendini gösteriyor.

İzmir’de Altay, Karşıyaka, Göztepe, Buca ve Altınordu olmak üzere beş büyük kulüp bulunuyor. Tabii burada Altay, Göztepe ve Karşıyaka’yı ayırmak gerekiyor. Bu üç kulüp İzmir’in merkezi olarak kabul edilen körfez bölgesinde bulunur.

Şehrin merkezinde bulunan İzmir Körfezinin bir tarafında Göztepe yer alır. Göztepe en kalabalık taraftar grubuna sahiptir. Kulüp 2014 yılında Mehmet Sepil tarafından 7,5 milyon dolar karşılığında 2. Ligdeyken satın alındı. Bu sezon Süper Ligi onuncu sırada bitirdi. Kulübün değeri yaklaşık olarak 60 milyon Euro. Ayrıca bir de yenilenen statları bulunuyor.

Hemen körfezin karşı tarafında Karşıyaka yer alıyor. Burasını İstanbullara tanıtmak için, İzmir’in Caddebostan’ı olarak diyebiliriz. Karşıyaka basketbolda önemli başarılara imza atmasına rağmen futbolda maalesef şu an 3. Lig’de bulunuyor. Fakat taraftar bakımından İzmir’in en büyük rekabeti bu iki kulüp arasında yaşanır.1981 yılında 80 bin kişiye karşı oynanan Karşıyaka-Göztepe maçı en kalabalık 2. Lig maçı olarak tarihe geçti. 1980’de İzmir’in nüfusu 1.059.000 olarak geçmekteydi.

İşte Göztepe ve Karşıyaka arasında kalan semt Alsancak ve Konak, şehrin en eski yerleşim yeri aynı zamanda merkezi konumundadır. İzmir Limanı yine buraya bağlı. Böyle köklü bir geçmişe sahip Altay, Alsancak’ın semt takımı olarak İzmir’in en köklü kulübüdür. İzmir rekabetinin Süper Lig seviyesine taşınması bakımından da oldukça önemlidir.

İstanbul’da çevremdeki herkes üç büyük takımdan birini tutar, bazıları gerçekten seyirci olarak takip eder, özetlere bakar ve arada bir futbol hakkında konuşur. Bazısı da bütün maçlara gider; deplasman-kendi sahası fark etmez, takımın durumu ile dertlenir ve üzülür. Biz bunlara taraftar veya başka bir deyişle “tribüncü” deriz. Bu ayrımı İstanbul’da yapmak çok zordur fakat İzmir’de bunu fark etmek çok kolay… İzmir’de maçlara giden kişiler genelde yukarıda saydığım İzmir takımlarını tutar; takım 3.lig veya Süper Lig’de bulunduğu sıralamaya bakmadan, maçları takip eder, lisanslı ürünlerini satın alır. Halı sahada maç yaparken daha çok İzmir takımlarının forması ile oynayanları görürsünüz. İstanbul takımlarının forması burada çok görülmez. 

Üç yıldır futbol takımına yatırım yapan Altay’ın zaten kadrosunda çok tanıdık isimler bulunuyor. İstanbul Büyükşehir’de ismi duyulan Mossoro, Galatasaray’da oynamış Yekta Kurtuluş, Bursaspor’un şampiyon takımından İbrahim Öztürk bulunuyor. Teknik direktörlüğe play-off maçları öncesi yine Altay’ın eski futbolcusu Mustafa Denizli getirildi. Böylece hem camianın desteği hem de tecrübeli futbolculara bir de Mustafa Denizli eklenince Süper Lige çıkmak Altay için kaçınılmaz oldu.

İzmir’de Alsancak’ta, Konak’ta binlerce Altay taraftarı 19 yıllık Süper Lig özlemini geçen çarşamba günü sonlandırdı. İzmir için tarihi bir haftaydı.

Ayrıca hem sel felaketini, hem depremi hem de herkes gibi pandemiyi yaşayan bir şehir için Altay’ın Süper Lige çıkması bütün İzmir’in yüzünü güldürdü.

Kaynakça: Orhan Berent, Alsancak’ın Sakini Altay, İletişim Yayınları.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün