Yaşar Kemal'den 'Deniz Küstü'

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Haziran 2021 Çarşamba

Kimi dostlar, “Ada yazılarına başlamadın hâlâ” diye takılıyor. Nedenine gelince, ne yerde ne gökteyim. Garip bir gelgit duygusu.

Sıcak bir yaz günü, deniz kenarında şezlonga uzanıp elinize Yaşar Kemal’in ‘Deniz Küstü’ kitabını alırsınız. Güneş ışınlarına maruz kalmamak için şemsiye açar, “Oh, dünya varmış” dersiniz. Beş dakika sonra bir ürperti hisseder bu kez ‘üşümeyeyim’ dürtüsüyle şemsiyeyi kaparsınız. “Şükür kemiklerim ısındı” der, yüksek faktörlü koruma kreminizi sürmeye başlarsınız. On beş dakika geçmeden güneş tepenizde kaynar. Tekrar kalkar, şemsiyeyi evire çevire gövdenizin yarısı gölgede, yarısı da güneşte kalacak şekli bulmak için uğraşırsınız. Ada’ya taşınmak konusunda da benzer bir gölge/güneş ikilemi yaşıyorum.

↔↔↔

Unutkan insanlara, ‘balık hafızalı’ dendiğini duymuşsunuzdur. Bir balık hafızasının sadece üç saniye olduğu bilinirken, bilim insanları artık beş aya kadar hatırlayabileceklerini ortaya çıkardı.

Ne mutlu balıklara… İnsanoğlunun hafızası o kadar bile değil. COVID-19’a yakalanmamak için kısıtlamalar, tedirginlikler yaşanmasına rağmen, ‘öz’de kademeli, yaşam koşullarına geçileli beri, ‘söz’e gelindiğinde aklın alamayacağı bir serbestlik başladı.

Bazıları maske kullanımından vazgeçti. Sokaklar, trafik ana-baba günü. Masaların iki metre aralıkla kurulması gereken cafe ve restoranlarda, özellikle de sayfiye yerlerinde, ‘sırt sırta’ muhabbeti başladı. Kendini, dolayısıyla çevresini koruma zihniyeti olmadığı gibi, denetleme mekanizması da işlevinden yoksun.

↔↔↔

 Ne oldu? Özellikle Marmara Bölgesinde yaşayanlar için COVID-19 konusu ‘müsilaj’la (deniz salyası) yer değiştirdi. Söz konusu değişim, çevre bilincinin yoksunluğundan ziyade, “Denize girebilecek miyiz”e dönüştü.

Ada sahillerinden çekilen ‘pırıl’ deniz görüntüleri, şuursuzca yayınlanıyor. Üstte görünen tabakanın temizlenmesi o kadar da zor değil. “Doğa nasılsa kendini toparlar” düşüncesi abesle iştigal. Zira bu bir doğa olayı değil, tümüyle insan kaynaklı. Oksijensiz kalan Marmara Denizinde balıklar bile ölürken, bu yaz denize girmek cesaret mi, cehalet mi?

↔↔↔

Birleşmiş Milletler tarafından, 5 Haziran’da kutlanan ‘Dünya Çevre Günü’nde bu yıl, ‘Ekosistem Restorasyonu’ sloganıyla acil eylem çağrısı yapıldı.

Birçok ülkede, milyonlarca insanın kullandığı sosyal değişim platformu, change.org kısa süre önce başlattığı ‘Marmara Denizi Ölmesin’ kampanyasının doksan beş bin imzaya ulaştığını açıkladı.

Bela geliyorum demez. Ama geldi; üstelik üç, beş ayda değil, yıllardan beri atıklarını denize bırakan sanayi kuruluşları ve elimize geçeni çöp kutusu misali suya atan bizler sayesinde.

↔↔↔

Kurban Bayramı, 19 Temmuz haftasına denk geliyor. Tatil yörelerinde, işletme sahiplerinin dört gözle beklediği zaman dilimi. Haklılar da; uzun süre kapalı olan mekânlar, ekonomilerinin düzelmesi için ellerinden gelenin fazlasını yapacaklar. Konu biraz da bu ‘fazlalık’ta yerli turistin rağbet edeceği tatil yörelerinde, rezervasyonlar çoktan belirlendi. ‘Fırsat sektörü’nün aynı paralellikte yol alacağı kesin. Hesap öderken, gelen faturaya itiraz edecek olursanız, cevap şimdiden belli; “Ne yapalım abi, malzeme pahalı…”

↔↔↔

Saatli Maarif Takvimi’ni bilirsiniz. Her bir yaprağında tarih belirtmenin yanı sıra akla gelebilecek her türlü bilgiyi verir. İlginç tarafı Kırlangıç Fırtınası, Çaylak Fırtınası, Kestane Fırtınası vs. gibi tabiat olaylarının zamanlamasını hep doğru yapmasıdır.

İnşallah yanılırım ama Kurban Bayramı’nda tatil ve akraba ziyaretleri için ülke dâhilinde çeşitli yerlere dağılan kalabalık, dönüşlerinde ‘Sitokin Fırtınası’nı beraberlerinde getirmezler.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün