Birkaç hafta evvel ‘Doktor musunuz? Virolog mu?’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Çevremdeki iş insanı, öğretmen, bankacı, iç mimar ve çeşitli meslek dallarından kişilerin bir doktor edasıyla mRna ve inaktif aşı teorileri, antikor saptamaları, aşı çeşitlerinin uzun vadedeki etkileri hakkındaki ‘bilgileri’ bu yazıyı yazmama sebep olmuştu. Sosyal medyadaki aşı yorumları da cabası. Diğer her meslek grubundaki insanların COVID aşıları hakkındaki yorumu, hayatlarını tıbba vermiş doktorlardan daha fazla bugünlerde. Bir noktada çevremdeki her insanın aşı olma veya olmama konusunda, bir futbol takımı seçermişçesine hangi tarafa karşı daha tutkuyla bağlıysa, diğerlerini ikna etme çabasında olduğunu gözlemledim. Özellikle de gazete okuma oranı azalmış, haberleri Twitter ve Instagram’dan takip eden Z jenerasyonu için bu durum inanılmaz bir bilgi kirliliği. Halen de devam ediyor.
***
Geçtiğimiz hafta Selin Kandiyoti’nin Prof. Dr. Moşe Arditi ile yapılan röportaj, Şalom’un internet sitesinin en çok okunan yazısı oldu. Benim de çok beğenerek okuduğum bir yazı oldu, nitekim hepimizin kafası bu aralar aşı ve COVID ile istila edilmiş durumda ve hepimizin arzusu en kısa zamanda normal hayatımıza dönmek. Prof. Dr. Arditi’nin röportajının en beğendiğim yanı bilgileri ‘doktorca’ değil, ‘insanca’ yani okuyacak kişilere hitaben, çok anlaşılabilir bir dilde anlatması ve merak edilen birçok bilgiyi vermesi. Özellikle aşının uzun vadede yan etkisi olmayacağını, aşının yan etkisinin 6-7 haftada anlaşılacağını anlatması beni çok rahatlattı. ‘Booster shot’ denilen takviye aşıya büyük ihtimal ihtiyaç olmayacağını bilmek de. mRna’nin hücrelerimizin içine girip genetiğimizi değiştireceğini hiç düşünmüyordum ama, imkansız olduğunu konusunu da uzman birinden okumak iyi geldi. Prof. Dr. Moşe Arditi’nin ve çoğu doktorun tekrar tekrar söylediği en önemli şey ise eski normale yakın bir hayata dönebilmemiz için yüzde yetmiş oranında aşılanmanın şart olduğu. Bunun doğruluğunu, hayatı nispeten normalleşmiş ülkelere baktığımızda görüyoruz.
***
Gazetede okuduğum ikinci yazı ise Prof. Dr. Burak Arzova’nın ‘Hangi aşıyı olmak istersiniz?’ başlıklı yazısı idi. New York’ta eşiyle birlikte oldukları COVID aşını, nasıl ve nerede yaptırdıklarını anlatan çok içten ve akıcı bir yazıydı. Çevremde aşılarını yurtdışında yaptırmış birçok kişi var. ABD’de, Bulgaristan’da, Sırbistan’da aşı olan birçok tanıdık ve tanımadık insan var. Her konuda eleştiren ve fikri olan bol olduğu için, yurtdışında aşı olanlar da bolca eleştiriliyor. “2-3 ay için saçma” gibi yorumlar ağırlıkta. Yurtdışında aşı olmuş bazı ünlülere taciz derecesinde kaba mesajlar gelebiliyor. Ben bu eleştirileri anlayamıyorum ve saçma biliyorum. Aşı olmak isteyip, yurtiçi veya yurtdışında aşı olabilen herkes için seviniyorum. Sonuç olarak dünyada bir kişi daha aşılı oluyor ve zincirleme olarak herkes için COVID tehlikesi azalıyor. Nihai amaç pandemiyi yenmek değil mi?