Geçenlerde bilişim, dijitalleşme ve teknoloji üzerine bir konferansa katıldım. Konuşma sırası bana geldiğinde önce işin temeline gitmenin doğru olacağını düşünerek, bazı sorular sordum.
İzleyicileri fazla sıkmadan ekonomi tarihinde bir gezinti yaptım. Öncelikle ‘rasyonel insan’ tarifiyle başladım. Ardından da ‘ihtiyaç’ kavramını ele aldım. Sonunda da çocukluğumuzda bize tarif edilen rasyonelliğin bugünkü tarifinden farklı olduğunu, insanların artık ihtiyaçlarını değil ihtiraslarını tatmin edemediği zaman üzüldüğünü anlatmaya çalıştım. Elbette öncelik tespitini doğru yapamayan insanların adalet duygusundan giderek uzaklaşacağını da ekledim.
Hal böyleyken, yapay zeka ve dijitalleşmenin işlemlerin ve faaliyetlerin hızını artırdığını kabul ederken, yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı adaletin olmadığı bir yerde yüksek teknolojinin insanlığa bir fayda getirmeyeceğini, aksine şartları daha da olumsuz hale getirebileceğini söyledim. "Bu gidişle dijitalleşmenin bizi götüreceği iki yer var" diye ilave ettim:
1. Devlet Kapitalizmi
2. Küresel Şirketlerin Kolonizasyonu
Ben tam bunları anlatırken aklıma geçenlerde EIU'nin paylaştığı bir grafik geldi. Özel şirketlerde verim artarken mavi yakalı ve sade beyaz yakalılar bundan yeterince pay alamıyor ama şirketlerin en üst seviyesinde bulunan profesyoneller verim oranından daha fazla ücret ve yan haklarda nimete kavuşuyor. Demek ki kapitalizmin liberalizmi istismar etmesi, adaletin iş dünyasında sadece bir kelimeden ibaret olması dijitalleşmenin her derde deva bir reçete olmadığını gösteriyor.
"Fakirin parasıyla zenginleşme devam ediyor…"
Tabii, Elon Musk gibi hakim durumunu kötüye kullanarak sade yatırımcının üzerinden para kazanan insanlar da bu yeni ‘dijital dönemin’ batı ülkelerinde bile özlenen refah ve huzuru yaratmadığını gösterdi. Hâlâ ‘fakirin parasıyla zenginleşme prensibi’ devam ediyor. Bunu dile getirdiğimiz zaman ise sosyal medyada saldırıya uğruyor ve ‘boomer’ yani yaşlı kuşak olmakla suçlanıyorsunuz. Özetle, dünden bugüne değişen bir şey yok. İnsanlık adına yapılan önemli buluşları bir kenara koyuyorum elbette.
Bir anda zenginleşmenin son örneği COVID-19 aşıları diyebilirim. Bundan 100 yıl önce çocuk felci aşısının formülünü dünyaya bedava veren Salk gibi soylu duyguların insanları bugün yok. Herkes insanların dehşetleri üzerinden milyarlarca dolar kazanma peşinde. Hayatını bilime vermiş olan insanların, bir bakıyoruz ki, "bir parlak fikir bulsam da zengin olsam" diyenlerden farkları kalmamış.
Sonuç olarak, yukarıda da belirttiğim gibi rasyonellik-ihtiyaç-vicdan-ahlak-vefa gibi kavramların eğilip bükülebildiği, farklı boyutlarda farklı anlamlarla ele alındığı bir sürecin içinden geçiyoruz. Referans noktası kaybolduğu için savrulan, artık tanıyamadığımız dostlarımız ile yakınlarımıza belki de bu sebeple daha şefkatli ve anlayışlı davranmak zorundayız. Hak vermek zorunda olmasak bile onları anlamalıyız.