Domino teorisi

Ferhat ATİK Köşe Yazısı
16 Haziran 2021 Çarşamba

Tetikçi, provokatör, bölücü, anarşist, hain…

Birilerinin birilerine söylediği ne kadar itici kelimeler öyle değil mi? TV’lerde ya da sosyal medyanın çeşitli uygulamalarda veya internetteki haberlerin yorumlarında bu ifadelerle sıklıkla karşılaşıyoruz. İnsanların kendilerini ifade etme sıkıntılarına bağlıyorum çoğunlukla bu sözleri. Kişiler birkaç yüz sözcük kapasitesi içerisinde yaşarken daha anlamlı ve daha etkili ifadelerle düşündüklerini aktaramıyor böylesi öğrenilmiş kalıplarla sözde eleştiriyorlar.

Oysa günümüzde uluslararası ilişkilerin doğası gibi vurgulanıyor, öyleymiş gibi algılamamız için türlü manipülasyonlar yapılıyor.

Özellikle ABD bunu hep yapmıştır. 50 bin şehit verdiği Vietnam işgal hareketinde de yapmıştı. Özgürlük getirdiği Ortadoğu’daki çıkarcı adımlarında da. Sebepleri hep vardır ve dünya kabul etmese de onun için meşrudur. Hatta yandaşları da hep vardır.

Bu haklılığını dayandırdığı birçok kandırmacayı bizler yıllar sonra anlayabiliyoruz. Bazen bu bile olmuyor. Domino teorisi gibi…

***

Domino Teorisi, ABD'nin 1950’lerin ortalarından itibaren yaklaşık yirmi yıl boyunca uyguladığı Güneydoğu Asya politikasının dayandığı görüş. İlk kez bu görüş, Nisan 1964’te Vietnam’la ilgili bir basın toplantısı sırasında dönemin ABD Başkanı Eisenhower tarafından ortaya atıldı.

Vietnam’dan geri çekilme yönündeki baskılar karşısında Başkan; Vietnam operasyonunun başarısızlığa uğraması durumunda ve bu adımdan geriye yönlenmeleri halinde, ABD’nin yanında yer alan bölgedeki diğer ülkelerin domino taşlarının yıkılması gibi teker teker Çin ve Sovyet etkisine girecekleri fikrini savunmuştu.

Kime karşı? ABD’nin belirlediği ve altını çizdiği ‘ötekilere’ karşı.

Bu görüş ayrıca, 1965’te ABD’nin Dominik Cumhuriyeti’ne karşı giriştiği askeri harekâtı açıklarken, Küba lideri Fidel Castro’nun yaratacağı bir domino etkisinden korunmanın amaçlandığı zaman da kullanılmıştı.

Domino Teorisi her ne kadar bir kavram olarak 1960’lı yılların ortasında formüle edilmiş olsa da, domino kuramının mantığı, Roma İmparatorluğu’na kadar uzanır. Domino oyununda olduğu gibi, ilk taşın kaybedilmesinin, diğer taşların ardı ardına kaybedilmesine yol açacak bir kriz oluşturacağı, tarih boyunca pek çok politik ve askeri lider tarafından ifade edilmiştir. Kaldı ki oyun dışında, domino taşlarının ardarda dizilip tek dokunuşla birincinin etkisi yüzünden binlercesinin devrilmesi üzerinden yapılan bir felsefe olarak da bilinir.

Ancak bilinenin aksine Domino teorisini ilk kullanan Eisenhower değildi. I. Dünya Savaşı sonrasında Kafkaslarda (Batum) yaşanan gelişmeler ve ortaya çıkan Bolşevik tehlikesi neticesinde İngiltere’nin askerlerini bu bölgeden çekme konusunda savaş ve dışişleri ofisleri arasında yaşanan anlaşmazlık sırasında, Lord Curzon tarafından kullanılmıştı. Lord Curzon “İngiltere garnizonunu Batum’dan çekerse, bu hareket domino etkisi yaratarak Doğu’daki tüm İngiliz sömürgelerinin elden çıkmasına neden olacaktır” diyerek domino teorisini öne sürmüştü.

Derinlemesine düşünürseniz, ABD’nin yıllarca Vietnam’dan çekilmeyi ısrarla reddetmesinde etkili olan ya da Küba’da kullandığı veya Curzon’un kullandığı bu görüş bizlere çok da uzak değil aslında…

Bu teori kimi stratejik planlamalarda oldukça önemli bir sürecin iyi anlaşılmasını sağlar. Elbette bunu anlayacak ve yaptığı her şeyin hep doğru olduğunu savunacak kadar ilkel olmayan seçilmişlerin olduğu coğrafyalar için geçerli olduğunu da söylemek lazım.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün