Geçtiğimiz hafta sonu Galatasaray’ın başarılı milli futbolcusu Taylan Antalyalı LGBT-İ Onur Haftası’na destek vermek için gökkuşağı renkleriyle üzerinde ‘Powered by Pride’ (Gururla destekliyorum) yazan bir t-shirt giydi ve fotoğrafı Instagram hesabından paylaştı.
Ancak bu paylaşımı neticesinde olağanüstü diyebileceğimiz şiddette tepkilere maruz kaldı. Hatta iki meslektaşımız kendisinin gençlere kötü örnek olduğu gerekçesiyle Milli Takıma bir daha çağırılmaması gerektiğini çıktıkları bir televizyon programında ifade ettiler.
Hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük çok derinde yatan bir nefretin dışa vurumu değil de nedir? Taylan, kendi topraklarımızda yetiştirebildiğimiz ender genç yeteneklerden biri. Böylesine bir futbolcunun toplumsal olaylara ilgi duyması, toplumun bir bölümünün özel gününde onlara duyduğu saygıyı ifade etmesi onur ve gurur duyulacak bir davranıştır.
Taylan Antalyalı’yı eleştiren gazeteciler eşcinselliğin ülkenin ananesine ters olduğunu savunuyor ve eşcinsellik gününün kutlanmasının fikir özgürlüğü kapsamında olmadığı iddiasında bulunuyorlar.
Sayın Meslektaşlarımız;
Dönem dönem tökezlemeler yaşansa da demokratik değerler, bu toprakların DNA’larına işlemiştir. Bazılarının 90 yıllık reklam arası dediği o çok değerli Cumhuriyet, dünya tarihinin en büyük başkaldırılarından biridir. Ve belki de bu anlamda dünya tarihinin başarıya ulaşmış tek örneğidir.
İnsanını öz kardeşi gibi gören, ülkesinin bir çakıl taşının bile hesabını soran, tarihteki tek devlet adamıdır Mustafa Kemal Atatürk! Bu büyük insan ve ekibi bilmiyor muydu insanları ayırmayı! Güçleri yok muydu toplumun belli bir zümresini diğerlerinden üstün tutmaya?
Bu ülke, tüm unsurlarının bir araya gelmesiyle ve tek yumruk olmasıyla dünyaya bir başarı öyküsü yazdırmadı mı?
Bu unsurların hepsi bir miydi? Tabi ki hayır! Bu unsurların hepsi de farklı coğrafyalarda doğmuş, farklı sevilerde eğitim görmüş, farklı dinlere inanan, farklı kültür yapılarından gelen, farklı göz renkleri olan, farklı takımları tutan ve hatta bir kısmı da farklı cinsel tercihleri olan insanlardı. Bu insanlar hep birlikte şu an üzerinde yaşadığınız ülkeyi kurdular.
Sayın Meslektaşlarımız;
Siz mi herkesten fazla biliyorsunuz bu ülkenin ananelerini ki toplumun bir kesimini hiç yokmuş gibi dışlayabiliyorsunuz?
Siz mi belirliyorsunuz hangi duygu, düşünce, inanç veya cinsel eğilimde olan insanın milli takımlara girip girmemesini?
Siz mi belirliyorsunuz düşünce özgürlüğü sınırlarının nerede başladığını ve nerede bittiğini?
‘Nefret’, toplumun birliğini paramparça ediyor.
2002 Dünya Kupasındaki ulusal futbol takımımızın başarısının akabinde coşkuyla yaşadığımız;
2003’te Sertab’ın Eurovision’da ülkemize kazandırdığı birincilikte hissettiğimiz;
Birlikteliği, sevinci, gururu ve huzuru özlüyoruz... Biz birlikte çok güzel mutlu oluyorduk…
O günlerdeki ulusal ruhun kırıntılarını bile bulamıyoruz artık...
Sayın Meslektaşlarımız;
Sizleri izledik. Göğsünüzü gere gere milyonlarca kişinin izlediği televizyon ekranlarında toplumun bir kesimine yönelik nefret odaklı diskurlar veriyor, topluma kendinizce ahlak öğretiyorsunuz.
Demek ki sizin hayata bakışınız en mükemmel bakış. Sizler insanlık tarihinin en güzide ahlak timsallerisiniz. Sizin o eşsiz ahlak anlayışınızdan bizler de feyz almak isteriz.
Bu toplumun artık her unsuruyla birliğe ihtiyacı var. Ayrılığa değil! Artık biz ayrılmaktan yorulduk.
Bu vesile ile Martin Niemöller’in şu güzel sözünü de buraya bırakmış olayım:
Naziler önce Komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü Komünist değildim.
Sonra Yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü Yahudi değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler ve bir şey demedim çünkü sendikacı değildim.
Sonra Katolikler için geldiler ve bir şey demedim çünkü Katolik değildim.
Ve sonra benim için geldiklerinde ise çevremde benim için bir şeyler diyecek kimse kalmamıştı!