4 Temmuz 1776’da üçüncü Başkan Thomas Jefferson iktidarda iken imzalanan Özgürlük Bildirgesiyle 13 eyalet Birleşik Krallık’tan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etti.
Özgürlük Bildirgesinin birinci maddesi bireyin ve basının fikir ve inanç özgürlüğünün korunması hususuna değinir. Oysa ki bu madde 1776’da değil, 15 Aralık 1791 yılında insan hakları maddelerinin geliştirilerek eklenmesiyle beraber Anayasa’da yerini alır…
Son zamanlarda okuduğum tüm makalelerde birinci maddenin kutsallığının Amerika’nın kendi güvenliği için tehdit olabileceği halinde bile korunmasının ehemmiyetine değiniliyor.
Konuyu biraz açalım…
Three Percenters yani ‘Yüzde Üççüler’ isimli hükümet karşıtı milislerden oluşan bir örgüt Amerika’da terör örgütü olarak nitelendirilmezken Kanada Kamu Güvenlik Bakanı Bill Blair’in açıklamaları kafaları karıştırdı. Blair, Three Percenters örgütünün Müslümanlara ve Amerika’da hükümet binalarına yönelik saldırı planlarını ele geçirdiklerini ve 2020’de Michigan Valisi Gretchen Whitmer’a yönelik planlanan suikast ile bağları dahi olduğu belirtirken Kanada’da terör listesine alındıklarını da ekledi.
Dört örgüt mensubu Kanada’da tutuklandı.
Kanada, daha önce de Amerika’da aktif olan ve Trump’ı destekleyen ve Trump’ın sahip çıktığı neo-Nazi grubu olan Proud Boys’u da listeye almıştı…
Amerika Proud Boys ve Three Percenters örgütlerini terörist olarak nitelendirmezken bu tavrın anayasanın birinci maddesi olan fikir özgürlüğüne kısıtlama hassasiyetinden mütevellit olduğu konuşuluyor…
Kanada ise Amerika’nın tutumunun tersine fikir beyanı ve nefret söyleminin aynı şey olmadığı konusunda son derece açık… Eylemleri de o doğrultuda… Kamu Güvenlik Bakanı Blair basın açıklamalarında tehlikeli bir hususa defalarca değindi. Neo-Nazi grupların ve ırkçı diğer örgütlerin hepsinin ortak bir noktası var; o da muvazzaf veya emekli askerleri aktif olarak bu oluşumlara almaları.
İlginç bir zamanlama dikkati çekiyor… Irkçı örgütler hep ülkelerinden ayrı kalmış savaş sonrası dönen askerler tarafından kuruluyor. Ku Klax Klan de bunun bir örneği…
Yani denklem bir şey gösteriyor…
Oklahama’da devlet binasını bombalayan Timothy McVeigh, eski bir asker…
Bu örgütleri kuranlar ve içinde aktif olarak bulunanlar çoğunlukla Vietnam, Irak ve Afganistan’da savaştıktan sonra radikalleşen profiller…
Suç oranı tarihsel ve matematiksel olarak yaz aylarında artış gösterdiğinden Amerikalı yetkililer pandeminin sonrasındaki açılmada 4 Temmuz kutlamalarına ve güvenlik sorununa dair ciddi endişelerini dile getiriyor.
Bu dikkati birinci madde olan özgürlükten bizi Anayasa’nın ikinci maddesi olan bireyin silahlanma hakkı ile ilgili kısmına getiriyor…
Amerika’nın kurucu babalarının otomatik tüfeklerin olmadığı bir zamanda yazdığı kanunun şimdi revize edilmesi gerektiği gerçeği Biden ve ekibi tarafından inceleniyor.
Neo-Nazi gruplarına ait bireylerin silahlanması ve silahlanmada sınırsız hakları olması şimdi yetkilileri endişeye düşürüyor. Sigara almakta zorlanan 16 yaşındaki çocukların kolaylıkla taramalı tüfeklere ulaşabilmesi sistemin yanlış işlediğinin kanıtı…
Biden Alkol, Tütün, Silah ve Patlayıcı Büronun başına David Chipman’ı getirerek yeni ve daha sıkı düzenlemeler geleceğini açıkladı.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) yayınladığı güvenlik raporunda Trump iktidarından ardından 2020’de terör örgütlerinin aktivitesinde çok ciddi bir artış olduğunu saptadıklarını belirttiler.
Bu örgütlerin yüzde 94’ü anti-hükümet ve neo-Nazi gruplardan oluşurken, yüzde 5’i selefî cihatçılar olarak tespit edilmiş.
Biden, Obama’nın Arap ve Müslümanlar tarafından eleştirildiği radikallerle mücadelede (countering violence extremism, CVE) farklı bir yön çizeceğini ve bunun ancak akılcılıkla çözülebileceğini de belirtti.
Neo-Nazilerle ve Trump sonrası gelişmiş ırkçı bir iklimde yeni strateji olarak ırkçılık bir kamusal sağlık problemi olarak ele alınacak. Federal ve yerel yönetimlerin ortak çalışmasını ve bu çalışmada sağlık ve kamu hizmetleri, eğitim ve veteran ilişkileri bakanlıkları tarafından ortak seferberlikle sorunun temeline inilmeye çalışılacak.
Her ne kadar bu çok medenî ve idealist bir çözüm arayışı olsa da işlevsel olarak ne kadar yeterli olacağını göreceğiz…
Beyaz Saray internet sitesinde bugün Amerika’nın en temel iki tehlikesinin ırkçılık ve anti-hükümet milisler olduğunu ve bu tehlike ile mücadelede dört aşamalı bir mücadele planı söz konusu.
Birinci aşama, Amerikan Hükümeti yerel terörle mücadelede güvenlik birimlerinin bilgi paylaşımını arttırması gerektiği hakkında.
İkinci aşama, yerel terör örgütlerinin üye toplamasına engel olmak ve hareket kabiliyetlerini sınırlamak. Üçüncü aşama, terör aktivitesinden şüphelenildiğinde derhal müdahalede bulunmak.
Sonuncu ve dördüncü aşama ise; bu gruplara destek verdiği bilinen herkesin sorumlu tutulması…
Biden kendi kabinesinde de bu ırkçı ve ayrımcı görüşlere sahip insanların bilgisizliği ve internet ortamında edindikleri komplo teorileri ve yalanlarla mücadelede eğitim ve siber ortamda dezenformasyon konularında düzenlemeler üzerine çalışıyor.
Bu Amerika’da bir başkan tarafından ulusal güvenlik ile ilgili yurtiçi terörizm ile mücadele verilmiş ilk strateji ve hamle planı…
Amerika’nın doğum gününe bir hafta kala güvenlik tehdidinin artması kutlamaları ne kadar etkiler?
Kestirmek zor…
245 yıldır ilk defa bir problemle yüzleşilmiş ve mücadele kararı verilmiş…
Nathaniel Hawthorne’ın sözleri aklıma geldi: “Zaman üzerimizden gelir geçer ama gölgesini de geride bırakır.”
Bu sorun çözülmeli…
Artık başka çare yok!
Ancak çözülse bile geride bıraktığı gölge maalesef hafızamızda kalacak…