Hayatında ilk kez şiddet kelimesi duymuş, adeta şiddeti ilk kez tanımış kadar sığ tartışıyorlar; gözlerinin kitap satırlarında gezmediği öyle belli ki, cümle aralarında sözleri de ele veriyor onları… “Acaba bu erkekler neden şiddet uyguluyor?” gibi tuhaf ve artık mahalle arasında bile neredeyse sorulmayacak soruları cevaplamaya çalışıyorlar. Ve utanma duygusundan eser bir ifade barındırmıyorlar yüzlerinde…
Üstelik biri de demiyor ki; “Kardeşim nedense neden! Kadınlar, erkeklerin insafına mı razı ki buna ısrarla cevap arıyoruz? Biz psikolog muyuz ya da toplumu tahlil mi ediyoruz?” Daha ötesinde “Sahi biz ne yapıyoruz?” daha anlamlı bir soru olabilir tabii.
Ben size söyleyeyim Charles Dickens’ın kitaplarında yeri var, ani şehirleşme ve hızlı kentsel dönüşüm denen canavarın insanları nasıl savurduğunu okursunuz. Simon De Beauvoir’ın yazdıklarını hatta, onu da geçtim, biricik Duygu Asena var. ‘Kadının Adı Yok’ diyerek özetlediği mesele orada duruyor. Burun kıvırırsanız Stevan Pinker var. Var da var.
Konu artık birtakım tahliller, normalleşme ya da normalleştirme düzeyini çoktan aştı, bilmem farkında mısınız?
Durum, çocuk ve kadınların hukuksal olarak yaşam haklarının korunabilmesine kadar geldi dayandı. Çünkü adam öldürüyor, hop serbest kalıyor; suiistimal ediyor çıkıyor; herkesin ve kameraların gözü önünde kesip biçiyor, iyi hal indirimi alıyor. Dahası var ve buraya sığmıyor. Yani sahiden biz oturup katilleri anlamakla mı ilgileneceğiz tek tek! Bu bakış açısı çok sorunlu ve tehlikeli geliyor bana. Önceliğimiz yasaların uygulanması. Ben niye katille empati kurayım? Bu delilik! Biz bu kadar mı delirdik?
Bu konuda saatlerce konuşmak, paneller düzenlemek, bilinçlendirme çabaları, hatta Ankara’da nedense sadece kadınlara verilen çeşitli açılım planları vs hiçbirinin önemi yok artık. Yok! Gerçekten yok. Önemi olan tek şey hukuksal irade! Zamanında işleyen bir hukuk! Bir de öyle bir söylem var. “Hukuk eninde sonunda işler, geç de olsa işler diye!”
Yahu bu ilahi adalet mi?
Millet yıllarca adalet yerini bulsun diye mi bekleyecek?
Samuel Beckett’in oyunu ‘Godot’yu Beklerken’den ne farkı kaldı o zaman?
Adalet de bir kavram olarak hayatımızda ve evet her gün tartışılıyor falan ama kadınlara ve çocuklara gelince bir nutku tutuluyor ki sormayın. (Başkaları da var ama şimdi yazının konusu onlar değil…)
Detayını yazmayacağım lakin en son basında Elmalı ismiyle yer alan ve çocuklara suiistimal iddiasıyla gündemi sarsan davanın dosyası 2,5 ay savcının masasında beklemiş. Neymiş, savcı tayini çıkacak diye bekletmiş. Bunlar korkunç iddialar. Değil gerçeği iddiası bile felaket.
Hepimizin ihtiyacı olan, kağıt üstünde yasalar ve paketler değil. Veya bir dolu metin değil bizi kurtaracak olan! Onların zamanında ve adilce uygulanması, böyle bir iradeye sahip kurumların sistemin varlığı mühim. UYGULAMA!
Yani ne dediğimiz değil ne yaptığımız mühim!
Ayrıca denetleyen bağımsız sistemler. Kadınları öldüren, yaralayan, şiddet uygulayan adamları serbest bırakan hukukun ve hukukçuların da bizzat takipçisi olacağız diyen irade. İşlemeyen hukuk için de sorgulayan irade!..
Beni öfkelendiren bilinç altına sirayet eden bakış açısı vahim. Kadının hala çoğu kişinin bilinç derinliklerinde eksik, aşağıda ve geride görülmesi. Dillerinde değil tabi, bakarsak herkes kadınların gücü falan methiyeler düzüyor ama uygulamaya gelince kimse yok!
Senaryo ekiplerinde çalışırken yönetmen günde beş kez arayıp “kardeşim bu karakterin nasıl bir insan olduğunu bana anlatma göster. Ne yapıyor, çelişki nerede, ne söylemesine rağmen ne yapıyor” diye ikaz ederdi. Hayatın bundan farkı ne? Yok.
Akıllı kadınlar erkeklerin ne söylediğine değil ne yaptığına bakar.
Bizde olan ise şu; duymak istediklerinizi söyleyelim ama bildiğimizi okuruz! Türkiye’de siyasetin motivasyonu ise tamamen bu!
Geçen hafta Elmalı davası konuşulurken grup konuşmaları vardı. Kemal Kılıçdaroğlu saatlerce anlattı da anlattı. Çok önemli gündem maddeleri varmış. Peki ne değişti? Hiç.
Çok uzun konuşmalar hiç konuşmamak gibi benim nazarımda. Çok söz hiç söz. Oysa diyebilseydi; “Elmalı gibi bir konu varken, hukuk mumla aranırken ben ne anlatıyorum” diye. Bu kadar kısa ve net! Neden demiyor? Kimse gerçekten elini taşın altına koymuyor ki! Herkes tutturmuş ve ezberlemiş gibi yargı süreci devam ederken vs. diye diye aynı şeyleri tekrarlıyor. Yahu bu yargı bir senedir ne yapıyor da karar yok hala? Böyle bir konuda diye bağıran yok.
Yani gerçek mağdurlar değil siyasilerin işine yarayanlar. Onların gündemine paralel başka mağdurlar bulunuyor.
Zaten ülkede mağdurdan bol ne var ki!..
Hukuk hepimize lazım. Ve tüm ihtiyaçların önünde gelir. Çünkü hukuk işliyorsa “adam yerine konuruz”. Bireyleşme meselesine gelmedim bile.