Çocukluğumu ve gençlik yazlarımı geçirdiğim Büyükada’yı yaklaşık 35 yaşındayken bırakmıştım. Bunun birçok sebebi vardı; çocukluğumda hissettiğim özgürlük ve mutluluk hissini artık vermemesi, ailemin artık adaya gelmek istememesi, İstanbul’da sitelerde oturan arkadaşlarımın zaten denizine girilemeyen ada yerine sitelerindeki havuzu tercih etmesi, çocuklu arkadaşlarımın artık Büyükada yerine Çeşme gibi yerlerde yazlık ev kiralamayı tercih etmesi, bekâr arkadaşlarımın ise artık iyice adaya ayak basmaması gibi… Otuzlu yaşların ortalarında siz bekâr olup arkadaşlarınızın bir kısmı çoluk çocuğa karıştığında, çocukluğunuzda özgürlüğün simgesi olan Büyükada, size tam tersi bir his vermeye başlıyor. Bir de üstüne pislikten ve denizanalarından girilemeyecek bir deniz, hafta sonları turistlerle aşırı kalabalıklaşan bir iskele, eski adalı olmanıza rağmen sizi değil, daha fazla para kazanmak için turistleri almaya çalışan kurnaz faytoncular eklenince eskiden o çok sevdiğiniz adadan her gün biraz daha soğumaya başlıyorsunuz. Hala genç olduğunuz o yaşlarda biraz da gezmek istiyorsunuz. Çeşme ve Bodrum gibi yazlık beldeler, Euro’nun henüz tavana uçmadığı o senelerde Yunan adaları size çok cazip geliyor. Büyükada sadece yılda bir veya iki kere sevdiğiniz bir akrabanızı veya çocuklu bir arkadaşınızı ziyaret etmek için gittiğiniz bir yere dönüşüyor. Artık deniz otobüsü veya ada vapuruna bindiğinizde kimse ile selamlaşmıyorsunuz bile, çünkü eskisi gibi tanıdık simalar olmuyor.
***
Uzun yıllar soğuduğum, çok nadir ziyaret ettiğim Büyükada geçtiğimiz yaz, yani 2020 yazında pandemi kapanmalarının hemen ardından tekrar cazip gelmeye başlamıştı. Bunun sebeplerinden biri denizin hiç olmadığı kadar temiz olması ve belki on yıldır ilk defa adada denize girmem, diğeri ise pandemi yüzünden turistlerin Büyükada’yı ziyaret edememesi idi. Ada tekrar adalılara kalmıştı. Bir de çok üzüldüğüm hor kullanılan atların, yani faytonların kullanımının yerine akülü araçların kullanıma açılması beni çok mutlu etmişti. Çocukluğumuzdaki gibi denize girebiliyor, uzun zamandır göremediğim adalı simaları görebiliyor, adalılarla birlikte hayvanlara eziyet edilmeyen bir taşıta binebiliyor, sahildeki balık lokantalarında akşam keyfi yapabiliyordum. Pandemi ilk sezon kapanmalarından sonra, ada nostaljisi iyi gelmişti. Ancak kafamdaki “güzel eski Büyükada” sadece bir sezon sürdü.
***
2021 yazında Büyükada siftahımı geçtiğimiz hafta sonu yaptım. Uzun zaman görüşemediğim eski arkadaşlarımla buluştuğum için eğlendiğim, ancak içimin de çok burkulduğu bir ada ziyareti oldu. Daha ada motoru iskeleye yanaşırken görünen deniz sümükleri, adada uzun yıllar, belki de bir daha hiç denize giremeyeceğimizin habercisi oldu. Denize girilememesine rağmen turistler yine adaya dolmuş, adalılar yine evlerine çekilmeye başlamıştı. Geçen sene kullanıma açılan akülü otobüsler ada halkına yetmemiş, sokaklarda uzun beklemelere sebep olmuştu. Lokantalar gece yarısı müzik kesme yasağına uymalarına rağmen, sahildeki masaların arasından polis arabaları defalarca geçmiş, özgürlüğün simgesi olan adaya bir sıkıyönetim havası vermişti. Büyükada, çocukluğumun adasından çok uzaktı…
***
2021 yılında ise kafamdaki “Güzel eski Büyükada” ile özdeşleşen tek unsurun Dondurmacı Yunus olduğunu söyleyebilirim. Yunus’un kendisi artık dondurma servisini yapmasa da, benim için dünya çapında bir sokak lezzeti olan Yunus’un dondurmasının lezzeti hala aynı. Lale şeklindeki doğal meyvalı dondurmasını, özellikle vişnesini tatmadan adadan dönemedim. Dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu bilsem de, nadir de olsa bazı şeylerin aynı kalması güzel…