Gündemin yoğun olduğu bu günlerde birçok konuyu bir arada değerlendirmek istedim. Hemen başlıklara geçelim.
Galatasaray ile başlayalım. Galatasaray’ın yeni başkanı Burak Elmas oldu. Seçimleri takip ettiyseniz fark etmişsinizdir; seçimin ön plana çıkan kritik adayları Eşref Hamamcıoğlu ve Burak Elmas oldu. Sonuçta 41 oy farkla Burak Elmas başkan olmayı başardı. Burada kritik olan Galatasaray’ın yine liseli başkan tercihi. Eşref Hamamcıoğlu Galatasaray Lisesi mezunu ve bu kadar yüksek oy almasının en önemli nedenlerinden biri liseli olması. Liseli olmayan, mevcut düzeni değiştirmek isteyen genç beyinler Burak Elmas etrafında birleşti. Sadece bu seçim bile Galatasaray adına önemli bir değişiklik. Seçim sonuçlarında başta Eşref Hamamcıoğlu öndeydi. Bunun da nedeni sandıkların sicil numaralarına göre açılmasıydı. Eski üyelerin sandıkları önce, yeni üye olanların sandıkları en son açılıyor. Bu durum aslında Burak Elmas’ı kulübe sonradan üye olanların tercih ettiğini gösteriyor.
Fenerbahçe’nin yeni Teknik Direktörü Vitor Pereira oldu. Bazen çok lüks bir restorana gidersiniz. Menü özenle hazırlanmıştır, dekorasyon çok şıktır, servis mükemmeldir. Fakat bu lokantayı İstanbul’da geliri düşük bir semtinde açarsanız kimse içeri girmez, mekanınıza kimse ilgi duymaz. Siz de çıkıp millet kaliteli mekandan anlamıyor diye açıklama yapamazsınız. İşte Fenerbahçe yönetiminin geldiği durum biraz böyle... Bu yorumu yaparken de önce teknik direktör açıklamasında “Bielsa kalibresinde hocalarla görüşüyoruz” demesi, sonrasında başka bir açıklamasında görüştüğü hocaların Türkiye’de çalışmayı kabul etmediğini belirtmesi ve sonrasında da Vitor Perira’yı açıklaması tam olarak, Ali Koç Fenerbahçe sevgisinin, gerçeklikten uzaklaşmasına neden oluyor. Bu da taraftarla arasındaki bağın sürekli zedelenmesine ve beklentiyi doğru yönetememesine neden oluyor. Ali Koç ilk günden hiç açıklama yapmasa veya “Benim vizyonumu anlamadınız” gibi açıklamalar yapmamış olsa rasyonel anlamda aslında Vitor Pereira doğru bir tercih olarak kabul edilebilir. Ama beklentiyi yükseltip Ersun Yanal’ı, Vitor Pereira getirirseniz taraftar ile bağınızı koparır, trending topic’ten düşmezsiniz.
Euro 2021’e geçmeden Taylan Antalyalı ve 28 Haziran Onur Günü paylaşımını bahsetmeden geçmeyelim. Bu aslında ilk bölümde bahsettiğim gibi genç beyinler ile eski dünyanın bir çatışması. Türkiye’de maalesef bu konuda tartışmaya yeni başladı. Taylan bu konuda öncü oldu. Her türlü din, dil, cinsiyet ve ırk ayrımına karşı olmak aslında insan olmanın temel şartıdır. Taylan Antalyalı’yı bu konuda destekleyorum. Umarım ileride bu konuda daha açık bir toplum olabiliriz.
Euro 2021’e gelecek olacaksak, yine futbolun set hücumları ve taktik savaşları ile geçen bir şampiyona olarak geçiyor. İspanya-Hırvatistan ve Fransa-İsviçre maçları turnuvanın en keyifli maçlarıydı. Fakat Avrupa futbolunun en büyük problemi bir gol atıp defansa çekilen takımlar ve ortada top dolaştırılan maçlar. FIFA’nın işte buna yaptırımlarla çözüm bulması gerekiyor. Sürelerin kısaltılması veya gol atın ödüllendirilmesi gibi… Bu açıdan bakarsak İtalya yerine İngiltere’nin şampiyon olmasını futbolun güzelliği adına tercih ederim.