“Haydaaa! Bu da nereden çıktı?” demeyin. Lütfen sabırlı olun. Nereye varmak istediğimi göreceksiniz.
Önce küçük bir hatırlatma… Türk Dil Kurumuna göre, referandum kelimesi, ‘önemli konular’ için halkın oylarına başvurmak olarak açıklanmakta. Referandum yapılan ülkelerde devletin, ‘halkın egemenliğine’ önem verdiği görülmektedir.
Referandum deyince akla ilk gelen ülke tabiatı ile İsviçre’dir. Niye mi?
Ülkede ilk halk oylaması 1275 yılında (yanlış okumadınız, neredeyse 750 yıl evvel) Glarus kantonunda yapılmış1. Bu sistem belli aralık ve düzenlemelerle günümüze kadar gelmiş ve devam etmekte.
Tahmin edeceğiniz gibi asırlar içinde çeşit çeşit ‘önemli konular’ İsviçre’de ortaya atılmış ve oylamaya sunulmuştur.
Bir örnek vermek gerekirse 1876 yılında kuşların avlanması ve aynı zamanda korunmaları ile ilgili yasa meclislerde kabul edildikten sonra referanduma tabi tutulmuş. Aynı mesele 2017’de tekrar gündeme gelmiş; bu sefer kapsam genişletilerek “tüm memeli hayvanlar ve kuşların avlanması” şeklinde halkın onayına sunulmuş.
Yakinen sizin de takip ettiğiniz üzere, hal-i hazırda İsviçre halkı yeni bir referanduma gitmenin heyecanını yaşamakta. Maske ve mesafe kurallarına uyularak, açık veya kapalı hava toplantıları, televizyonlarda açık oturumlar, basında saysız makaleler, destek protesto yürüyüşleri, ne isterseniz var. Bu hareketlilik niye acep?
Birkaç yıl önce eşcinsellere de evlilik hakkı tanınması hakkında bir yasa teklifi federal meclislere sunulmuştu. Uzun süren müzakere ve yasal zorunlulukları müteakip, teklif meclisin her iki kanadı tarafından Aralık 2020’de kabul edilmişti.
Eh! Artık ilgili kadın ve erkekler bayram edebilirlerdi. Ancak biraz daha sabretmeleri gerekecek. Zira bazı sağcı ve dindar gruplar derhal faaliyete geçip federal meclislerin onayladığı yasayı referanduma götürmek için propagandalar başladı. Vee gerekli 59 bin, tekrar ediyorum 59 bin, imzayı toplamaya muvaffak oldular.
Bu şartlar altında yapılacak bir şey kalmadı. Referanduma gidilecek.
Oylama (lütfen not edin) 26 Eylül 2021’de yapılacak. O tarihe kadar da herkes kendi görüşünü anlatmak üzere, sağlayabildiği imkânlarla İsviçrelilere hitap etmeye çalışacak.
Son kararı halk verecek. Bu sayede federal meclisler ve federal hükümet, sorumluluktan da kurtulmuş oluyor. Diğer bir deyimle halka şunu söylüyorlar:
“Sizler bizi seçtiniz. Bizler de elimizden geldiği kadar sizlerin menfaatine uygun gördüğümüz yasaları çıkarıyoruz. Vereceğiniz karar doğrultusunda sorumluluk sizindir.”
Kıssadan hisse çıkarmak gerekirse, ülkemiz, yöneticilerimizin aldıkları kararlar doğrultusunda İstanbul Kanalı projesiyle karşı karşıya. Bu proje her yönüyle, Edirne’den Kars’a kadar tüm fertlerimizi teker teker etkileyecek mahiyette.
15 milyar dolara çıkacağı hesaplanan projede2, başta deniz ulaşımına etkileri analiz edildi. Bilhassa gemilerin harekât ve manevralarının nasıl yönlendirileceği incelendi. (Süveyş Kanalında geçenlerde meydana gelen ve yanlış manevradan kaynaklandığı belli olan kazanın etkileri hala tam olarak giderilemedi.)
Uluslararası deniz hukuku ve Montrö Sözleşmesi bakımından araştırmalar devam etmekte.
Deprem mühendisliği ve buna bağlı gelişebilecek yan etkiler hakkında henüz resmi bir açıklama duymadım.
Kanalın hidrodinamiği de tetkik edilmiş, iki taraftan gelecek suların ne gibi akıntılar yaratabileceği projede öngörülmüştür.
Doğa ve çevrenin korunması ve idame ettirilmesi önemli başlıklar altında yer almaktadır.
Ani hava değişikliklerinin, atmosfer olaylarının ne gibi sorunlar yaratabileceği tahminleri yapılmıştır3.
İnşaatı planlanan iki yeni şehrin yaratabilecekleri sorun veya faydalar öngörülmeye çalışılmıştır.
Projenin finansmanı ve nasıl sigorta edileceği henüz tam bir açıklığa kavuşmamakla beraber tetkikler devam etmektedir.
Sonuçta, böylesine devasa bir teşebbüsün mesuliyetinin, milletçe paylaşılması dolayısıyla, son kararın bizler tarafından verilmesi şarttır. Bu sorumluluğun yöneticilerimize hatta proje müelliflerine yükletilmesi de doğru ve gerçekçi değildir.
İşte bu yüzden Kanal İstanbul Projesinin referanduma götürülmesini öneriyorum.
Örneğin Kasım 2021’de tespit edilecek bir tarihte oylamaya davet edilebiliriz. O tarihe kadar tüm taraflar en ince unsuruna varıncaya kadar tüm yapıyı ve altyapısını bizlere izah edebilirler.
Milletimiz, sunulacak bilgilere göre en doğru kararı verecek cesaret basiret ve zekâya sahiptir.
1 Glarus kantonu İsviçre’nin orta-doğusunda yer alır. 1351 yılında konfederasyona katılmıştır.
2 İnternette, Kanal İstanbul yazıp tıklayın geniş bilgiler elde edinebilirsiniz.
3 1929’da Boğaz tamamen donmuştu. 1954 yılında kulunuz Boğaz’ın buzlarla nasıl kaplandığına şahit olmuştu. Bazı cesur abilerimiz ellerinde bayraklara geniş buz parçalarının üzerine çıkarak fotoğraflar çektirmişlerdir.