Afganistan ve geride kalanlar

Selin BARLAS Köşe Yazısı
14 Temmuz 2021 Çarşamba

Son zamanlarda aklımdan çıkmayan bir Kürtçe atasözü Türkiye’ye ve dünyaya dair “işte düzen tam da bu!” dedirtti. Anlatmak istesem bu kadar güzel anlatamazdım…

“Kurtla beraber öldürüyorlar,

 Çobanla beraber yiyorlar,

 Sahibiyle beraber de ağlıyorlar…”

Kendi ülkemizdeki mide bulandırıcı gündem yetmezmiş gibi kafayı kaldırıp başka ülkelerden yağan saçmalıklar da eklenince insan kendini çok çaresiz hissediyor…

Amerikan askerinin Afganistan’dan çekilme sürecinde yaşanan saldırılar ve Taliban’ın hızlı ilerleyişi dünyanın yine çok karışacağının ve çok insanın canın yanacağının alâmeti gibi…

Nostradamus olmaya gerek yok…

Tarih tekerrürden ibaretse olacaklar bir şekilde hepimize dokunacak…

Amerika çekilme sürecini neredeyse tamamladı.

Amerika çekilirken bütün NATO askerlerine tercümanlık yapmış 18 bin tercüman geride kaldı… Aileleri ile yaşam mücadelesi veren ve Taliban terörü tehdidine rağmen orada var olmaya çalışan bu tercümanlar için endişe duyarken bir taraftan Biden’ın “Geride hiç kimseyi bırakmayız” dediğini hatırladım.

Amerikan Kamu Hukuku 110. madde (CIA yasası,1947) mucibince istihbarat hizmeti sağlamış yabancıların her yıl ancak 100’ünün ülkeye alınmasına müsaade edildiğine dair bir kanun, “Geride kimseyi bırakmayacağız” sözünün içini boşaltıyor…

Taliban, NATO kuvvetlerine vakti zamanında tercümanlık yapmış ve istihbarat sağlamış kimselerin ‘pişmanlık ve utanç’ beyanında bulunması halinde ‘affedilebileceklerini’ yayınladı.

Afganistan ve insanları yine yalnızlığına mı terk edilecek?

Biden, Amerika ve Afganistan ilişkilerinin sona ermediğine defalarca vurgu yaparken, Taliban Amerika’nın küçük dahi olsa bir askerî varlık barındırması halinde ‘gerekli karşılığı’ verme haklarının olduğunu belirtti.

Amerikan askerî istihbaratının tahminine göre Afgan Hükümeti altı ay içinde sindirilecek…

Bunu tahmin etmek veya görmek için dahî olmaya gerek yok. Taliban, İran ve Türkmenistan sınırlarını ele geçirirken ciddi güvenlik ve ticarî sıkıntıların doğduğunu da görüyoruz… İran sınırındaki Herat Eyaletine bağlı İslam Qala bölgesi aylık 20 milyon dolarlık bir ticaret ağına sahip. Bu demek oluyor ki; Herat’ta Taliban, silahlı mücadele olmadan teslim olan halka hem idarî hem de finansal olarak hâkim… Zaten Afgan hükümetiyle beraber var olan Taliban idaresi hem ticaretten (uyuşturucu dahil), hem de vergiden gelir elde eden bir yapıya döndü…

Gayrimeşru yapılanmaların devlet ile var olması dünyanın her yerinde mevcut olan fakat coğrafyaya göre başka şekiller almış marazî ama meşrulaştırılmış bir hal…

Hızlı ilerleyen Taliban güçlerinden kaçan bine aşkın Afgan askeri Tacikistan’a sığınırken, yakın bir gelecekte Taliban’ın eline düşecek olan Afgan hükümeti bütün komşu ülkelerin güvenliği için tehdit oluşturacak…

Tacikistan, Rusya için çok mühim bir yer teşkil ediyor. Rusya’nın kendi toprakları dışındaki en büyük askerî üssü Tacikistan’da… Rus tank ve helikopterleri konuşlu durumda! Putin tarafından desteklenen Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Afganistan sınırına 20 bin asker gönderirken bölgedeki diken üstü durum acıklı bir geleceğe dair mahzun bir portre bırakıyor.

İran ve Rusya, ufukta görünen mülteci ve güvenlik krizini durdurmak için çeşitli görüşmelerde bulunuyor.

Afgan Barış Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah, yaptığı bir açıklamada milislerden de destek aldıklarını, bunun çok sağlıklı bir karar olmadığını kabul ettiğini fakat Taliban’ın ilerleyişini bir an evvel durdurmak için mecbur kalındığını söyledi…

Haksız değil! Taliban bir an evvel durdurulmazsa müzakere süreci diye bir ihtimalin kalmayacağı açık!

Herat Eyaleti şimdilik Afgan askerleri ve milisleri tarafından kuşatıldı. Taliban ablukada…

Karışıklığın ve boşluğun doğurduğu diplomatik kaostan İran, Rusya ve Türkiye faydalanmaya çalışacak gibi görünüyor…

İran haklı olarak 700 kilometre sınırı bulunan Afganistan ile ‘ilgili’ olmak zorunda…

780 bin Afganlı mülteciye ev sahipliği yapan İran’da 2,5 milyona yakın kaçak Afganlı yaşadığı tahmin ediliyor.

Tahran’da İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Taliban yetkilileriyle görüştü. Ortak yapılan basın açıklamasında Taliban “sivillere, okullara, camilere ve hastanelere yapılan saldırıları desteklemediklerini” belirtti.

Taliban, komşu ülkelerle istikrarlı münasebetlere muhtaç olduğunu biliyor.

Gel gelelim Türkiye’nin rolüne…

Taliban’ın Türkiye’yi de işgalci olarak gördüğü ve Afganistan’daki Türk varlığının sona ermesini istediklerini onlarca kez vurguladı.

Yıllardır agresif bir dış politikanın güdüldüğü ülkemizde yalnızlaştığımızı bilmeyen kalmadı sanırsam?

NATO güçlerinin tahliyesinde güvenliği ‘koşullu’ bir şekilde sağlamayı teklif eden ülkemiz kendine şaşırtıcı bir ortak olarak Macaristan’ı müttefik olarak seçti. Cümle âlem Pakistan’ı ortak olarak beklerken kendimizi Budapeşte’de bulduk…

Herkesin niye şaşırdığına anlam veremediğim bu durum zannımca çok açık!

Macaristan’ın sağcı lideri Viktor Orban bir mülteci krizi daha istemiyor. Müslüman mültecilere yönelik tavrını hatırlamak Afganistan konusundaki hassasiyetini izah ediyor. Son yıllarda Macaristan’da silahlanmaya harcanan bütçe yüzde 30 arttırılarak 2,6 milyar dolara ulaştı. Helikopter, tank ve füze alımları da yapıldı.

Türkiye kimsenin üstlenmek istemediği bu role neden talip oldu diye sormak saçma olur…

Rusya’dan alınan S-400 füzelerinin Amerika-Türkiye ilişkilerini gerdiğini ve bu hasar görmüş münasebeti onarmak için atılmış bir adım olduğu aşikâr.

Ankara, Washington ile flörtleşirken yıllardır Kabul Havalimanının güvenliğini sağladığı halde yâni yaptığı işe devam etmesi halinde ekonomik destek beklediğini de söyledi.

Ankara’nın Taliban ve Kabul ile olan sıcak münasebetlerinin bu durumda ne fayda sağlayacağını göreceğiz.

Erdoğan “Taliban gerçeğini bilerek” hamle yapıldığını ifade etti.

Eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’e göre “Taliban’ın onayı olmadan Türkiye’nin rol üstlenmesi tehlikeli”.

Amerika Güvenlik ve İstihbarat Dairesi mensubu Jake Sullivan “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imâ ettiği ‘gerekli’ destekler Başkan Biden tarafından karşılanacaktır” açıklamasında bulundu…

Kimin kurt, kimin çoban, kimin sahip olduğu belli olmayan çıkarlar dünyası…

Böyle bir dünyada mutlu uyanmak ve keyifli yaşamak biraz ikiyüzlülüğü, deliliği ve vurdumduymazlığı mı gerektiriyor diye düşünür oldum…

Hüzünlü bir çaresizlikle…

Tehlikeli ve karanlık bir geleceğe bakmaktan ve onu görmezden gelmeye çalışmaktan başka yol yok…

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün