Bir idam mahkumunun boynuna ilmeği geçirip, sehpaya çıkartmak gibi, hayal kurmadan yaşamak.
Hayal kurmalı en çok, gerçek olması dileğiyle...
Kendimiz kadar herkes için hayal kurmalı, kurabilmeli.
Hayal etmeliyiz, olsun diye, bir başka hayata edinimli sevdalarımızın dinmesini belki ya da daha doyulamadan sonlanmasını hayal etmeliyiz, acıyı yenmek için.
Kürsüler dolusu nutuklar yerine, yürekler dolusu iyilikler hayal etmeliyiz bir yandan. Kendi kalplerimizin doluluğunu hiçe sayarak, boş olanların da dolmasını hayal etmeliyiz.
Hayalde kalmayacağına inanarak, inadına hayal etmeliyiz, bizi üzenlerin karanlıklarından, ne onlar, ne de biz yanmadan aydınlığa çıkacağımız günlerin geleceğini.
Nazım’ın zeytin ağacı gibi, inanarak yaşama ve yaşamaya, hayal etmeliyiz, ektiğimiz ve ekeceğimiz ağaçlarının meyvesini daha mutlu, daha umutlu günlerde yiyeceğimizi.
Belki de fazlasını hakkettiğimize inanarak...
İnanarak yaşar insan, öyle sever, öyle kurara hayallerini. Önce hayal kurmaz, önce inanır. İnandığı içindir hayalleri...
İnanmak güzel şey. İnanmakla, bir darağacı güftelere, onlar bestelere ve kalplere kadar sızıyor çünkü.
“Üzgünüm gidenler için,
Üzgünüm bitenler için,
Sadece çok üzgünüm,
Dargın değilim.”
Bir hayale inanmanın bedeli olsa da inanmalı, hayal kurmalı insan...
Bu harika sözleri duymuşsunuzdur.
Sezen Aksu’nun kaleminden dökülerek Fahir Atakoğlu’nun müziği ile yaşam bulmuş ve Sertab Erener’in sesinde bize, kalplerimize ulaşmış bir şarkının sözleri bu sözler...
Oysa bu sözlerin gerçek yazarı, bir hayalin bedelini ödeyen ama hayaliyle ölen bir adam, Adnan Menderes.
67 yılının bir pazar sabahı, sararmış yapraklara, solan bir yaşamın eklendiği eylülün on yedinci günü. Devrik başbakanın darağacına çıktığı an söylediği sözlerden esinlenmiş Sezen Aksu. İyi de yapmış. Dünyaya son kez bakan hayalperest bir adamın son sözleriydi bunlar. İnandığı hayalleriyle sonlanacak yaşamının son anları ve son sözleri.
“Hiç küskün değilim.
Hiçbir dargınlık duymuyorum.”
Sonra özür dilenecek bir idamı değil, idamların olmayacağı günleri hayal etmektir marifet.
Birinin hayalini gerçeğe çevirmeyi dilemektir, hayalinin sen olmadığını bile bile...
Sevmek de bu zaten...
Bir insanı, bir ülkeyi, yaşamayı sevmeyi, sevebilmeyi hayal etmeli insan.
Başka ne yapabiliriz ki...
Hayal etmeliyiz öyleyse...
Gerçek olması dileğiyle, bir sabah uyandığımızda...