“Nerde bu devlet?”

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
4 Ağustos 2021 Çarşamba

Bir yangının tarafı yoktu. O da oldu. Küresel ısınma gündemimize cehennem gibi düştü. Nasıl düşmesin ki? Ormanlarımız cayır cayır yanıyor ve söndüremiyoruz. Tam söndürdük derken soğutma yetişmiyor hadi yine yangın başlıyor. Bu sefer sanki daha kuvvetli geliyor. Rüzgar, kozalaklar derken ateşler her yanı sarıyor. Evleri, barkları gözlerinin önünde küle dönmüş insanların. Hayatları kaymış, çoğunun yakın belki de uzak geleceği elinden kayıp gitmiş. Bir ani felaketle dünyaları başlarına yıkılmış. Kendilerini çaresiz hissediyorlar, korkuyorlar, endişeliler sinirleri yıprandı ve daha ötesinde ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteler. Yangınlar devam ederken mücadeleleriyle adeta kurtuluş savaşı veriyorlar. Böyle insan üstü bir çaba çok duygulu çok yürekliyken siyasetçiler ne yapıyor?

Parti tabanlarını ya da milletvekillerini, teşkilatlarını bölgeye sevk edip, arabalarınızla insan taşıyın, hayvanları veterinerlere ulaştırın, su taşıyın, en kötü gidin insanlara yalnız olmadıklarını hissettirin mi diyor? Hatta hatta elbette koordineli yapın boş kalabalık yapmayın tembihleri gelir mi? Yok. Aslında maksat kendini göstermek değil de işe yaramak ise bulunuyor bir şeyler. Ama o da yok. Böyle bir tek ses ve seferberliğe siyasi ortamda ben rastlamadım. Aksine her taraf durumdan kendi gündemini çıkarıyor.

Vatandaş ise adeta “bindik bir alamete gideyoz kıyamete” diye söyleyen Cem Karaca fonu eşliğinde yangın söndürmeye çalışıyor. Tam anlamıyla hayata tutunmaya çalışarak kendine bir çözüm bir yol arıyor.

Halimiz gerçekten içler acısı. Tüm siyasetten bahsediyorum. Hayatın devamı kutsaldır siyasetin devamı değil. Ve en gerçek de budur.

Oysa daha insanlar kurtulmadan “Ormandan sonra bölgeye bir şey yaparsanız ekskavatörlerin önünde dururum” diyor. Hadi ya?

Onun yerine, “İktidara gelirsem yanan orman bölgelerine yapılacak her türlü yapıyı kararlılıkla yıkarım” diyebiliyor musunuz?

Ayrıca demek de mesele değil, bu kulaklar neler duydu. Önemli olan propaganda malzemesi olarak değil, gerçekten bunu yapabilecek misiniz? Çıkın bunlardan bahsedin.

Bunun için de yasaları uygulamak yeterli. Dozer, ekskavatör önüne falan gerek yok yani.

Bunlar 80-90’ların edebiyatı, bize yasaları uygulayacak devlet anlayışına yakışan siyasetçiler lazım. Uygulanmayan şahane yasalar da değil. 

Tabi ümitle bunları umarken, siyasilerden hashtag’lerin peşine düşenleri mi istersiniz, sosyal medyada yardım çağrısı yapanlara saydıranları mı? Ya da tepkileri tümden reddedip yardım çığlıklarını bastırmaya çalışanlara mı sayayım? Hepsi var.

Afet insanları birleştiriyor. Bu kesin. Buna inanmayan açsın yangın bölgesindeki dayanışmaya baksın. Ama belli ki polarize olmuş siyasetimizi hiçbir şey birleştirmiyor ve birleştirmeyecek. Siyasetten kimse en ufak bir adım atmadığı gibi herkes rövanşist üslubunu cebinde taşıyor. Büyük hayal kırıklığı.

Afet bölgelerinde herkes kendisi ve yavrusu için savaş veriyor. İnsanı da öyle hayvanı da. Bu savaşı veren insanlara ve dahi tüm canlılara yapılacak tek ama tek şey olabildiğince destek vermek. Sadece para pul desteği değil elbette o çok lazım. Ama kendi ülkelerinde hayatlarının önemli olduklarına dair destek!

Öte yandan devlet olmanın, hükümet ve muhalefet etmenin en önemli unsurlarından birinin de günlük tartışmalar değil, vizyon olduğunu düşünüyorum. Bir parti vizyonundan bahsetmiyorum. Ülke vizyonundan bahsediyorum. Çünkü bu yangında gerçekten, bir efsane gerçek oldu. Hani hatırlar mısınız? Televizyonlarda 90’larda vatandaşın kalıplaşmış isyanıydı “Nerde bu devlet?” çıkışı. Artık o kadar içi boşalmıştı ki bu kavramın espri malzemesi oldu. Fakat yangında anlaşıldı ki sahiden “Nerde bu devlet?” Soru zaman tünelinden hortladı!

Hükümet demiyorum dikkatinizi çekerim.

***

Yangın çıkmadan birkaç gün evvel bölgelerde havalar aşırı sıcaktı, hala da öyle. Yani bu işin uzmanları yangın olabileceği ihtimalini öngörebilirdi pekala.

Neyse sonrası malum işte sabotaj şüphesinden başlayan durum geldi söndürülemeyen yangınlara dayandı.

Ben hepimizin bildiklerini tekrarlamayacağım. Uçak olsaydı, havadan müdahale yapılsaydı; hepsinde haklısınız zerre itirazım olamaz. Fakat cevap yok. Yani var da yok.

Ayrıca ben küresel iklim sorununa karşı alınacak olası önlem politikalarını da önemsiyorum. “Ya daha yangın söndürme uçağımız yok ne küresel iklim politikası diyorsun” demeyin. Bu çapta yangınımız da yoktu. Zaman hızlı geçiyor. Kötü şehirleşme, betonlaşma, kalabalık, bilinçsizlik böyle devam ederse bir süre sonra ne temiz havamız ne de suyumuz kalacak.

O gün yangın çıktığında söndürecek su da bulunmaz, su en pahalı ihtiyaç olduğunda.

Demek istediğim şu; bizim tamamen artık ekosisteme göre yaşamamız, ona göre düzen kurmamız ve bu hınç kültürünü acilen geride bırakmamız gerekiyor. İçimizde yaşayan, yangında gerektiğinde küreği beraber sallayan politikacılara ihtiyacımız var. İşi kelimelerinden fazla olanlara…

Ülke fazlasıyla yıldı rövanşizmden. Rövanşist kısır döngülerden bıktı. İnsanları dışında bırakan siyasetten ve siyasetçilerden usandı.

Noam Chomsky’nin tanımladığı şekliyle otoriteryen popülizm söylemlerden yıldık. İnsana insan gibi yaşama hakkı vermeyen tüm popülist polarizasyonlardan yorulduk.

*Göç dalgasıyla zedelenen şehirleşme sorunlarımızdan ayrıca başka bir yazıda bahsedeceğim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün