Daha önce sayısız defa paylaştım ama tekrar paylaşmam gerekiyor. İlk önce faizin formülü, sonra da reel faizin formülünü kast ediyorum.
Önce faizden başlayalım. Faiz, enflasyon ve risklerin fonksiyonudur. Yani bağımlı değişkendir. Dolayısıyla denklemi basitçe şu şekilde yazabiliriz:
Faiz = Enflasyon + Riskler + X, Y, Z
Her ne kadar denklem bir ‘eşitlik’ gibi gözükse de faiz bağımlı değişken olduğu için mükemmel bir simetride çalışmaz. Yani, enflasyon ve riskleri azaltınca faiz düşer ama faizi düşürünce enflasyon ve riskler azalmaz. Daha önce de söyledim, faiz bağımlı değişkendir ve denklemin diğer tarafını etkileyemez.
Buradan hareketle, faizleri düşürmek için öncelikle enflasyonu ve piyasalar üzerinde baskı kuran risklerin azaltılması gerekir. Dolayısıyla faizleri düşürüp enflasyon ve riskleri azaltmak ne teoride ne de pratikte mümkün değil.
Şimdi reel faizle alakalı ilk formüle bakalım isterseniz:
Reel Faiz = Büyüme + (Faiz Dışı Fazla / Milli Gelir)
Bu denklemin yorumlanmasında da hata yapılmakta. Bir örnek verelim; eğer tahmini reel faiz 5 puan, milli gelir ise yüzde 5 bekleniyorsa, "Faiz Dışı Fazla vermeye gerek yok" denemez. Çünkü bizim gibi ülkelerde faiz dışı dengede her zaman fazla verilmesi gerekir. Çünkü kamu maliyesinin iki yakası bir araya gelmez. Disipline edilmesi şart. Kötü haberi vereyim. Maalesef 2023'e kadar yüksek büyüme ve sürekli yükselen enflasyona güvenerek, reel faizi düşük tutan, faiz dışı açık veren bir yaklaşımımız olacak.
Peki reel faizden anladığımız ne?
Maalesef reel faiz hesabını yanlış yapan çok kişi var. Reel faiz, aynı döneme ait nominal faiz ile enflasyonun farkıdır. Elbette bu durumda, reel faiz bir ‘teklif’ anlamına geliyor. Doğal olarak yatırımcıların ilerde enflasyonun yükseleceğine dair kanaatleri güçlenirse, daha yüksek nominal faiz isteyeceklerdir. Bu durumda yapılacak en doğru iş enflasyonu düşürmek olmalı. Ancak hükümetler genellikle büyümeyi hızlandırarak, kamu maliyesindeki kara deliği ve yükselen reel faizi yüzdürmeyi tercih etmekte. Çünkü enflasyonu ve riskleri düşürmek uzun iş.
Özetle enflasyonu tetikleyen ve yükselten faktörler artık kördüğüm haline geldiği için, birinci denklemi anlatırken bahsettiğim gibi faizleri zorla düşürerek büyümeyi hızlandırmak ve bu şekilde sebep-sonuç ilişkilerine müdahale etme arzusu zirve yapıyor. Hükümetler için bu tip yaklaşımlar "imkânsız bir açıdan gol atmaya çalışmak" gibi düşünüldüğü için, sonuç alınmasa da sürekli denenmekte.
"Bu sefer olacak" diyerek daha berbat ettiğim işleri düşünüp ders aldığım için, önünde sonunda bu yanlışın anlaşılacağına dair umudumu koruyorum.