Tokyo 2020 Olimpiyatları ülkemiz için nispeten başarılı geçen bir organizasyon oldu diyebiliriz.
Milli sporcularımız Tokyo 2020'de okçuluk, boks, cimnastik, karate, tekvando ve güreşte olmak üzere 13 branşta madalya elde etti. Türk sporcular altı farklı branşta madalya alma başarısı gösterdi. Bu aslında ülkemiz için yeni bir rekor, zira bugüne kadarki Olimpiyat Oyunlarında Türkiye en fazla beş dalda madalya alabilmişti. 32. Yaz Olimpiyatlarında bunu altıya çıkardık.
Tokyo, ülkemiz için özellikle okçuluk, boks ve cimnastikte tarihi başarılara tanık oldu. Okçulukta Mete Gazoz’un aldığı altın madalya en dikkat çeken başarımızdı. Klasik yayda altın madalya alan Mete Gazoz Türkiye'ye bu branşta madalyayı getiren ilk sporcu olarak tarihe geçti. Mete Gazoz gibi Olimpiyat Oyunlarında tarihi bir başarıyı da cimnastikte Ferhat Arıcan kazandırdı. Artistik cimnastikte bronz madalyanın sahibi olan Ferhat Arıcan, cimnastikte madalya alan ilk Türk sporcu oldu. Türkiye geçmiş oyunlarda beş madalya kazandığı boks branşında ilk altın madalyayı da Tokyo 2020'de elde etti. Kadın boksörlerimiz Türk sporuna damgalarını vurdu. Buse Naz Çakıroğlu gümüş madalya alarak boksta madalya kazanan ilk Türk kadın sporcu unvanını aldı. Buse Naz Çakıroğlu'ndan sonra ringe çıkan Busenaz Sürmeneli ise Türkiye'ye boksta ilk altın madalyayı getiren isim olarak tarihi bir başarıya imza attı.
Yine de insanın aklına şu soru takılıyor; 80 milyonu aşkın kocaman bir ülke neden sporda daha başarılı olamıyor? Nitekim tüm zamanların Yaz ve Kış Olimpiyatları madalya sıralamasına baktığımızda (sıralamalar altın madalya sayısına göre yapılıyor) Türkiye, 39 altın madalya ile 30. sırada bulunuyor. Üzerimizde ise Yeni Zelanda, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Romanya, İsviçre hatta Küba gibi nüfusu İstanbul’dan bile az olan ülkeler yer alıyor.
Peki bunun sebebi ne?
Ülkemizin yetiştirdiği en önemli iktisatçılardan biri olan Mahfi Eğilmez Hocamız, ‘Kendime Yazılar’ adlı blogunda bu konuya ışık tutuyor. Kısa ve öz bir şekilde “Olimpiyatlarda ülkelerin elde ettiği madalya sayısıyla bu ülkelerin GSYH’leri arasında bir ilişki var mı?” sorusunu soruyor ve istatistiki bilgilerle bu sorunun yanıtını arıyor.
Yaptığı araştırmada ülkelerin GSYH’siyle elde ettikleri toplam madalya arasındaki korelasyon katsayısını 0,80 ve altın madalya sayısıyla ilişkiyi gösteren korelasyon katsayısını da 0,82 olarak hesaplıyor. Mahfi Hoca, bu sonuçların GSYH ile toplam madalya ve altın madalya sayısı arasında son derecede güçlü bir ilişki olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Mahfi Hoca buradan hareketle şu tespitte bulunuyor: “Hindistan, Meksika, Endonezya ve Suudi Arabistan dışındaki ülkelerin toplam madalya sayısı GSYH’lerinin üzerine çıkmış. Bu dört ülke GSYH’lerinin hakkını sporda verememişler. GSYH’sinin hakkını sporda en çok veren ülke Rusya olmuş, onu sırasıyla Büyük Britanya, Avustralya, İtalya ve Hollanda izliyor. Türkiye, ortalarda yer alıyor.” Mahfi Hoca’nın konuyla ilgili sonuç tespiti ise şu şekilde:
Bu analizden çıkan sonuç ülkelerin ekonomik güçlerinin genel olarak spora da yansıdığı şeklinde. Değişkenler arasındaki yüksek korelasyon katsayısı da bunu doğrulamaktadır. Buna karşılık GSYH büyüklüğü olarak ilk 20 ekonomi arasına giren Hindistan, Endonezya, Suudi Arabistan gibi yüksek GSYH'li ülkeler GSYH'sine göre düşük sayıda madalyayla ve GSYH büyüklüğü açısından ilk 20 ekonomi arasına girmeyen Küba, Macaristan, Polonya gibi bazı ülkeler de GSYH'sine göre yüksek sayıda madalya ile istisna oluşturmakta. Belki de son bir notu biz eklemeliyiz. Rusya, Küba, Macaristan ve Polonya gibi spor kültürü yüksek olan ülkeleri bu denklemin dışına çıkardığımızda aslında özgür düşünceyi destekleyen siyasi yapılara sahip ülkelerin ekonomik gücün yanında sportif başarıda da diğerlerinden ileride olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla sportif başarıyı yakalamak isteyen ülkelerin sporu desteklemek dışında özgür düşünceye de önem vermeleri gerektiği bir öncelik olarak karşımıza çıkıyor.