Ülkemiz tarihinin en büyük orman yangını yaklaşık iki hafta sürdü. Farklı farklı alanlarda başlayan yangınlar neticesinde 800’e yakın yurttaşımız yaralandı, yedi yurttaşımız hayatını kaybetti, yüzlerce yaban hayvanı, çiftlik hayvanı ve evcil hayvan öldü, doğal dengenin en önemli unsurlarından on binlerce bölgeye has arı ve onların barındığı binlerce kovan yok oldu. Hepimizin yüreği yandı.
Elektrik hatlarına çarpan kuşlar ve küresel ısınmanın yarattığı sıcaklık bir yana, yangınların birçoğu insan kaynaklı. Kısa bir keyif sonrasında bırakılan çöpler, dikkatsizce atılan sigara izmaritleri, yaban hayvanları korkutma amaçlı doğaya bırakılan torpiller, tarımsal alanlarda tarla artıklarının yakılması ya da kasıtlı olarak çıkarılan yangınlar, büyük orman yangınlara sebebiyet veriyor.
Son dönemde tüm dünyada artan orman yangınları bir yandan küresel servetin yok olmasına sebebiyet verirken, dünyanın ciğerlerini yok ediyor yani oksijen üretimini de azaltıyor.
İklim değişiyor. Bundan sonraki en büyük tehdit ‘iklim değişikliği’.
Bu konuyla ilgili tüm dünyada yerel ve uluslararası kuruluşlar yoğun çalışmalar gerçekleştiriyor. Kimileri işin ekolojik boyutunu esas alırken, kimileri de iklim değişikliğinin mikro ölçekte firmalar ve makro ölçekte ülke ekonomilerine getireceği ek yük ve maliyetleri inceliyor.
Önemli bir kuruluş var iklim değişikliğini kendine dert edinen. Bu kuruluşun adı IPCC (The Intergovernmental Panel on Climate Change) yani Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli.
IPCC; iklim değişikliği ile ilgili bilimi değerlendirmek için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler çatısı altında bir organ kurum. IPCC; Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından 1988 yılında siyasi liderlere iklim değişikliği, etkileri ve riskleri ile ilgili periyodik bilimsel değerlendirmeler sağlamak, uyum ve azaltım stratejileri ortaya koymak amacıyla kurulmuş. Halen 195 üye ülkesi mevcut. Dünyanın her yerinden binlerce insan IPCC'nin çalışmalarına katkıda bulunuyor. Değerlendirme raporları için, IPCC bilim insanları, iklim değişikliğinin itici güçleri, etkileri ve gelecekteki riskleri hakkında bilinenlerin kapsamlı bir özetini hazırlayarak, iklim değişikliğine adaptasyon ve iklim değişikliğinin etkilerinin nasıl azaltabileceğinin kapsamlı bir özetini sağlamak için her yıl yayınlanan binlerce bilimsel makaleyi değerlendirmek amacıyla, gönüllü olarak bu çatı altında çalışıyorlar.
IPCC’nin hazırladığı kapsamlı bilimsel değerlendirme raporları her 6 ila 7 yılda bir yayınlanıyor. Beşinci Değerlendirme Raporu, 2014'te tamamlandı ve Paris Anlaşmasına temel bilimsel girdi sağladı. Bildiğiniz üzere Türkiye Paris İklim Anlaşmasına taraf olan, imza atmış ancak kendi parlamentosunda onaylayıp, hayata geçirmemiş birkaç ülkeden biri. Ama esas en büyük oyuncu ABD’nin bu platformda yer almaması, iklim değişikliği uygulamalarının küresel ölçekte hayata geçmesi önündeki en büyük engellerden biri. Yine hatırlayacağınız üzere, önceki Başkan Trump, ABD’yi Paris İklim anlaşmasından çekmişti. Şimdi Başkan Biden ile geri döndüler ve ABD büyük altyapı projelerine iklim değişikliğini dikkate alan çevreci politikalar ile katkı sağlamaya çalışıyor. Çünkü çok net ortada ki, iklim değişikliği konusu tek tek ülkelerin münferit olarak ele alıp, çözebileceği bir konu değil. Küresel iş birliği mutlaka gerekiyor.
IPCC çalışmalarına geri dönersek, İklim değişikliği, çölleşme, arazi bozulumu, sürdürülebilir arazi yönetimi, gıda güvenliği ve karasal ekosistemlerdeki sera gazı akışları hakkında bir IPCC özel raporu olan İklim Değişikliği ve Arazi Raporu, Ağustos 2019'da yayınlandı ve Değişen Okyanus ve Kriyosfer (Yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütününe verilen genel bir adlandırma) Üzerine Özel Rapor ise Eylül 2019'da yayınlandı.
Hâlihazırda incelenmekte olan Altıncı Değerlendirme Raporuna Çalışma Grubu I katkısının ardından, Çalışma Grubu II ve III raporları sırasıyla Şubat ve Mart 2022'de tamamlanacak ve nihai Sentez Raporu 2022'de teslim edilecek.
Altıncı Değerlendirme Raporuna Çalışma Grubu I Katkısını incelediğimizde ilginç ve önemli saptamaların olduğunu görüyoruz. Şöyle ki ön çalışmaya göre; atmosferde, okyanuslarda, kriyosferde ve biyosferde gözlemlenen değişiklikler, ısınan bir dünyanın kesin kanıtını sağlamakta. Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca, iklim sisteminin temel göstergeleri, yüzyıllardan bin yıllara kadar görülmemiş seviyelerde giderek daha fazla ve en azından son 2000 yılda görülmemiş oranlarda değişmekte.
Anılan çalışmada, insan etkisinin sanayi öncesi zamanlardan beri küresel iklim sistemini ısıttığı kesin bir gerçeklik olarak belirtiliyor.
Çalışma hemen harekete geçilmesinin önemine dikkat çekiyor. Mevcut durumda, Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerin, küresel ısınmayı 2°C’de tutmak için bile yeterli olmadığını vurgulayarak, iklim değişikliği ile mücadelenin gecikmesi durumunda, etkilerinin çok büyük olacağını, geri dönmenin imkânsız hale geleceğini, ileride çok daha yüksek maliyetli çözümlerin gerekeceğini gözler önüne seriyor.
Bu maliyetler ekolojik açıdan tarifi mümkün olmayacak zararları kapsarken, özellikle bankacılık, sigortacılık, tarım ve imalat sanayi olmak üzere, pek çok alanda yüksek maliyetler, enflasyon da demek aynı zamanda. Tarımda kuraklık ve su imkânlarından uzak kalmak, geleneksel olarak üretimi yapılan ürünlerin artık üretilememesine, kıt olunca fiyatlarının anormal artmasına da sebebiyet verecektir. Yetersiz beslenme ve günlük ihtiyacı sağlayamayan tüketim, çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olacak ve bu da sağlık hizmetlerinden yararlanma maliyetlerimizi hem bireysel hem de ülkeler özelinde çok daha pahalı hale getirecektir.
O zaman iklim değişikliğine karşı ‘eyleme geçme’ için şunu söyleyebiliriz:
Bugün değilse ne zaman? Biz değilsek kim?