Biliyor musunuz, kitap okumak sanki sonbaharda daha zevkli oluyor. Tabiat sararırken, hafif de olsa içe kapanmaya giderken, tuhaf bir şekilde içimizi açmaya önümüzü aydınlatmaya devam eden en büyük değer, kitaplar… Gençlere bir türlü anlatamıyoruz maalesef… Tadına bir varsalar o tuhaflığın, başka başka hayatların, sağlam hayallerin peşine düşecekler.
Harry Potter serisi ilk çıktığında çocuk gibi bir gecede sabahlamış, bitirmiştim. Nasıl bir düş gücü, nasıl sağlam bir olay zinciri planıysa yazarın mucizesi, beni sabaha kadar uyutmamıştı. Asıl söylemek istediğim, filminin ilk sahnesini izlediğimde yaşadığım büyük şaşkınlıktı. Filmi ben yönetseydim, romanın başladığı sokağı, sokağın lambasını, baykuşu, mektupları ve Hagrid’i ancak böyle tasarlardım! Aklımda yarattığım sokağı başka bir göz, benim yerime yaratmıştı! Bu kadar mucizevidir okumak.
Potter başka bir dünya… Yaşınız kaç olursa olsun, bütün seriyi okumanızı şiddetle öneririm. Benim bu aralar okuduğum, üç senelik bir kitap. Bir vampir hikayesi…Vampirler, her zaman merak edildi… İnanalar var, hiç inanmayanlar var. İnsan, bilmediğinden daha çok korkar. Bu iş de bilinmeyen bir şey olduğu için olsa gerek Bram Stoker’in çok ilgisini çekmiş olacak ki tam yedi yıl uğraşmış Dracula’yı yazmak için. Gerilim türünün en büyük eseridir bu kitap. İster sevin ister sevmeyin; inanın, inanmayın ama kitabı keyifle okuyacaksınız çünkü yazar en ince ayrıntıyı bile düşünmüş. O kadar ki bugüne kadar daha iyisi yazılmadı bu türün. Biraz korkarak ama en çok da merak ederek ve bir süre sonra bu iki duyguya da alışarak okuyacaksınız Dracula’yı…
“İrlandalı yazar Bram Stoker'ın üzerinde yedi yıl çalışıp 1897 yılında yayımladığı Dracula, gerilim ve korku edebiyatında bir başyapıttır. Roman, İngiliz avukat Jonathan Harker'ın Transilvanya'daki Kont Dracula Şatosuna gidişiyle başlar. Kont'un Londra'da satın aldığı evle ilgili işlemleri halletmeye çalışan Harker, kısa bir süre sonra kendini bir dizi korkunç olayın içinde bulacaktır. Yeni bir kan bulmak ve ölümsüzlüğün lanetini yaymak amacıyla İngiltere'ye ulaşmak isteyen Dracula'nın karşısına bunu engellemek isteyen bir grup genç çıkacaktır. Profesör Van Helsing'in şehri ve insanlığı bu lanetten kurtarmak isteyen gençlere yardımıyla, önce Londra sokaklarında sonra ise denizde bir kovalamaca başlar. Vampir olarak bilinen kurgusal karakteri dünyaya tanıtan Dracula, doğaüstü çekiciliği sayesinde birçok dizi, film ve sahne uyarlamalarına referans olmuştur ve bir asırdan fazla zamandır okuyucuyu büyülemeye devam etmektedir.”
İlginç ve eğlenceliydi.
Bir de hayatı değiştirmek, yeniden düzenlemek gibi isteklerin peşine düşüyoruz ya zaman zaman, ben de o anlarımdan birinde olsa gerek bir kitaba rastlayıp aldım. Arkasında şunlar yazıyordu:
“Düşünce şeklimizi değiştirebilirsek hayatımız, içinde bulunduğumuz hali değiştirebilirsek geleceğimiz değişir. İnsan kendi geleceğini değiştirebilir mi? Karşısına çıkan yol ayrımlarında yaptığı seçimlerle tabii ki değiştirebilir diyorsun. Peki ben sana, hayatının üstünde çok daha etkin olduğunu, yaşamının örgüsünü senin belirlediğini, sadece seçimlerinle değil olduğun hallerinle ince ince geleceğini dokuduğunu söylesem…
Dünden bugünü yarattın, bugün ise yarını yaratıyorsun. Şimdiye kadar bilinçsiz olarak yarattığın hayatını bilinçli bir şekilde tam da istediğin gibi dönüştürebilecek bilimsel ve ruhsal bilgilerle donanmış bu kitapla geçireceğin 21 günün sonunda olacaklara sen bile inanamayacaksın. Böyle gelmiş olan, böyle gitmesin. Çünkü sen her şeyin en iyisini ve en güzelini hak ediyorsun.”
Hayat bazen içinize fenalık getirebilir. Bir şeyleri düzeltmek, hatta kökten değiştirmek için kafa patlatırken bulursunuz kendinizi. Yaşadıklarınızı geleceğe taşımak istemezsiniz. Hiç olmazsa yarınlar, bugünlerden daha güzel olsun, hayat daha anlamlı, daha keyifli olsun diye yapamayacağınız şey yoktur. Bu aralar yaşadığım hız, bana da bunları düşündürürken bu kitap, birçok soruma cevap verdi adeta. Böyle hissediyorsanız, işte size bu hislere şahane bir cevap: Erkan Sarıyıldız’ın Geleceğini Değiştirme Kılavuzu. Çevrenizi, kendinizi, evren, hayatı tam bir uyum içine sokmak için hem önerilere hem de kendi düşünce ve kaleminize güveneceğini bir kitap bu. Çünkü onu okurken siz de kaleminizi oynatıp kendi notlarınızı alabilirsiniz. Bazı yazarlar okuru da kitaba dahil ederler. Ama burada yalnızca okuyarak değil yazarak da kitaba dahil olabileceksiniz.
Bir de bazen düşürür insanı hayat. Bir sebeple ekseniniz kayar. Zihnen, ruhen, fiziken… Düzelebilmek için uğraşırken denize düşmüş gibi tutunursunuz yılana ve her şeye… Sonra benim gibi, bir kitapta hayatın başka bir tarafını tam da yaşarken okuduğunuzu fark edersiniz.
“Hayatta önemli olan, nasıl düşüleceğini öğrenmektir.” Güçlü ve küstah denebilecek kadar dobra bir kız olan LilyCasey Smith için hayat kurtarmak, yabani atları ehlileştirmek ve pokerde kazanmak, günlük hayatın bir parçasıdır.
1901 yılında Teksas’ın kırsalında derme çatma bir evde doğan Lily, altı yaşındayken babasına atları eğitmek konusunda yardım etmeye başlar. On beş yaşında, beş yüz mil ötedeki bir kasabaya gitmek için tek başına evden ayrılır ve midillisiyle yolculuk eder.
Hayatın karşısına çıkardığı her zorluğun üstesinden gelir, sel baskınlarını, hortumları, Büyük Buhran’ı atlatır. En büyük, en acıklı kişisel trajedileri yaşarken bile cesaretinden, kararlılığından ve yüzündeki kocaman gülümsemesinden ödün vermez. Lily’nin hayat hikayesi ailesinden bir nesilden diğerine aktarıldı. Torunu Jeannette Walls, hayal gücünü ve yazarlık yeteneğini kullanarak onun hayatını kaleme aldı.
Gerçek bir hikaye, nesilden nesle aktarılacakken bir kuşak sonra milyonlara mal olmayı başarmış… Atlar Kadar Özgür, bir at terbiyecisinin hikayesi, atlara bakarak ve atlardan ilham alarak yaşamayı tercih eden Lily’nin hayat karşısında yenilgilere nasıl evet dediğinin ve onlarla nasıl başarıyla başa çıktığının hikayesi. Atlar, nasıl düşeceklerini bilir. Bu sebeple de asla kolay kolay sakatlanmaz. Böyle yaşamayı başarmanın mümkün olacağının en güzel ispatı, küçük yaşta hayatının en önemli yerine atları yerleştirmiş Lily’nin hikayesi…
Herkes düşerken atlar kadar akıllı mıdır, bilmiyorum. Ama hayatın yenilgileri de bizim… Kabul et, al ve yürü. Nasılsa geçer…Mühim olan onu alıp yürümeyi becermek …