Geçmiş ve geleceğe şahitlik eden Aazinu şarkısı bu haftaki peraşanın önemli bir bölümünü oluşturur. Ancak Moşe Rabenu bu peraşayı sadece şarkı ile tamamlamaz.
Şarkının bitiminde Moşe halka tüm öğretilerin belki de en öncelikli temasını tekrarlar.
“…Kalplerinizi sizi bu gün tanık ettiğim, çocuklarınıza bu Tora’nın tüm sözlerini yapmayı korumalarını emredeceğiniz tüm sözlere yerleştirin. Çünkü o sizin için boş bir şey değildir. Çünkü o hayatınızdır” (Devarim 32/46 - 47).
‘O boş bir şey değildir’ sözü ile ‘o hayatınızdır’ sözünü başlangıç ve bitiş kabul edecek olursak arada çok ama çok geniş bir yelpaze olacağı kesindir. Moşe bu iki sözü peş peşe söylemiştir. Ancak burada şaşırtıcı olan hayat için bir rehber olacağı zaten bilinen Tora’nın ‘boş bir şey olmadığı’ ifadesinin Moşe tarafından söylenmesidir. O zaman herkes Tora’nın boş bir şey olmadığının bilincindedir. Burada Moşe’nin anlatmak istediği ne olabilir?
Raşi burada Moşe’nin önemli bir mesaj vermek istediğini ifade eder. Çünkü Tora’da gereksiz ve boş bir şey yoktur. En küçük ayrıntı, en basit ifade bile derin anlamlar içerebilir. Sifri 336’ya göre Bereşit peraşasında yer alan ve neden orada olduğu bile tartışma konusu olan ‘Lotan’ın kız kardeşi Timna’dır’ ifadesi bile tarihi, felsefik hatta Kabalistik tartışmaların temeli kabul edilir.
Tora’nın her şeyi ile önemli olduğu anlaşılabilir. Ancak Tora’nın boş olmadığı ifadesinin hemen ardında ‘o hayatınızdır’ ifadesinin yeri nedir? Mutlaka bu ikisi arasında bir ara yol olmalıdır. Önemli olup da hayati olmayan bir şey yok mudur?
Rabi Şmuel Dişon’un yeşivasında öğrenciler zor bir Raşi açıklaması üzerinde tartışmaktadırlar. Öğrencilerden biri Raşi’nin savunduğu fikre pek katılmaz ve “Ben bu Raşi’yi beğenmedim” diye bir ifade kullanır. Rabi Dişon öğrencisine farklı bir örnekle; Hayim adlı bir arkadaşının başından geçen bir olayla karşılık verir. Bu öykü ‘Haftanın Peraşası’ broşürünün eski bir sayısında yer almaktadır.
Hayim, Paris Louvre Müzesini bir grup eşliğinde gezmektedir. Grupta sanattan fazla anlamadığı açıkça belli olan ama yine de her eseri eleştirmeye pek meraklı olan bir kadın da vardır. Örneğin grup La Jaconde’un önünden geçerken hayranlık dolu mırıldanmalar yükselir. Kadın alaycı bir ses tonuyla “Ne yani bu gülüyor mu gülmüyor mu?” diye bir şey söyler. Müzede bulunan Rembrant, Reuben gibi dâhilerin eserleri de benzer eleştirilere uğrar. Rehber, fırça tekniklerinden boyadaki yağ oranlarına kadar çok ince detaylardan söz ederken kadın daha fazla dayanamaz ve şöyle der: “Bu resimlerde ben kusura bakmayın ama olağanüstü bir şey göremiyorum. Anneannem bile daha iyi…” Ancak rehber anında müdahale ederek kadının sözünü keser ve şöyle devam eder: “Hanımefendi bu müzeye geldiğiniz zaman burada sergilenen eserlerin deneme veya sınama aşamasında olmadığını iyice anlamanız gerekir. Bu tablolar hayatlarını sanat incelemesi üzerine yaşamış ve bu uğurda çalışmış kişiler tarafından incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Buradaki eserlerin her biri gelecek nesiller için bir örnek olmaktan daha düşük seviyede değildirler. Bu müzedeki eserler eleştiriye açık değildirler. Sınavda ise hiç değildirler. Sınavda olan asıl sizsiniz. Bu tablolar sınavlarını çoktan geçmişlerdir ama sınavı geçemeyen maalesef sizsiniz.”
Rabi Dişon’un bu değişik ama yerinde örneği öğrencisi tarafından tam olarak anlaşılır ve tartışma sona erer.
Tora’nın her detayını takdir edebilmesi ve gerçekte Tora’daki her olayın, her şahsiyetin, basit gibi görünse de her detayın aslında sonsuz derinliğe ve sayısız anlama sahip olduğunu bilebilmesi için bir insanın Tora’yı hayatı yapması gerekir. Moşe burada çok önemli bir prensibi öğretmeye çalışmaktadır. Tora hayatınız olduğu zaman onda ‘boş’ bir şey bulamazsınız. Hayatını Tora öğrenimine ve incelemesine adayan her kişi Tora’daki mesajlar, dersler ve öğretiler karşısında hayrete düşmektedir.