Roş Aşana öncesinde ne kadar çok WhatsApp grubumuz vara, o kadar çok nar ve şofar resmi görüyorsunuz… Yollanan iyi dilek mesajlarına göre 5782’de ruhum huşu, ailem ise bereketten nasibini alacak.
Diğer bayramlarda olduğu gibi, kalabalık olunduğunda çocuklar için ayrı bir masa kurulurdu. Küçükler bir arada eğlenir, büyükler kendi aralarında nispeten daha sakin bir yemek yerdi.
Bu sene Roş Aşana sofrasına bir değişiklik getirdik. Daha kısıtlı sayıda olmamıza rağmen çocuklar için kurulan masaya bu kez büyükler oturdu. Gerçi sadece üç kişiydiler ama yine de ortam keyifliydi. Onlar sohbet ederken, genç/orta yaş nesil büyük masada yer aldı. Roller değişmedi tabii ama bir nebze de olsa büyükleri daha fazla korumaya almış olduk.
COVID-19’dan ötürü bayramı Zoom’la yaşamaktansa daha az sayıda aile bireyinin aynı masada olabilmesi bir mutluluktu. Özlem duyduğum tek konu, sağlık koşulları göz önünde tutularak, çoğu insan gibi ibadete gitmeyen eşime, sinagog çıkışı kapıyı açtığımda duyduğum aydınlanma hissiydi. O an yeni bir yılın başladığını tüm benliğimle duyumsardım. Umarım daha iyi bir geleceğe yol alır, sair zamanlar değilse bile bayram günlerinde sinagoga giden kesim, bu alışkanlığı yeniden sürdürebilir.
↔↔↔
Mümkün olduğunca kapalı ortamlara girmekten çekinmeme rağmen Kipur’da oruç bitimine yakın sinagogun bahçesine gideceğim. Şofar sesini dinlerken bütünün bir parçası olduğumu bir kez daha içimde hissederim.
Bayram sofraları geleneksel yemeklerle de özdeşleşir. Yöresel farklılıklar olsa bile…
Çocukluğumda oruç kesildiğinde, ilk yenilen önceden zeytinyağında bekletilen ekmek dilimleriydi. İsteyenler tuz eklerdi. Kimi ailelerin tuz yerine şeker serptiklerini sonradan öğrendim. Ardından sütlü kahve -Neskafe henüz bilinmiyordu- ile rakılı bisküvi ve kek marbre gelirdi. Dumanı üstünde gelen tavuk suyu çorbasından sonra herkesin yüzü beyazdan pembeye dönerdi. Yetişkinler yemeği burada sonlandırırken, gençler ana yemekle devam ederdi. Masadan kalkarken hep aynı cümle söylenirdi, “Para kada anyo mijerado.”
Halen benzeri bir düzeni sadeleştirilmiş haliyle sürdürüyorum. Anneannemin, sonra annemin yaptığı rakılı bisküvileri evde yapmak yerine hazır alıyorum. Yemek bitiminde ise Judeo-Espanyol yerine “Her seneye nasip olsun” temennisinde bulunuluyor. Günümüz koşulları daha pratik, daha hızlı bir tempoda yaşamayı gerektirince el tutan birçok lezzet sözlü tarihe dönüşüyor.
↔↔↔
Adalarda sonbaharın ilk günleri yaşanırken sabahın erken saatlerinde ayaz, güneş battıktan sonra da ısırmaya başlayan hava fazladan bir kat daha giyinmeyi hatırlatıyor. Gece vakti pike az gelmeye başlıyor. Sokaklarda giderek azalan çocuk sesleri, yerini acıkan kedi miyavlamalarına bırakıyor.
↔↔↔
Yakup Barokas blogunda Büyükada anılarını kaleme almış. Dönemi yaşayanlara olduğu kadar araştırmacılar ve sosyal bilimciler için de bir nimet. Yazı birçok haber portalında yer aldı. Konu sadece bir geçmişin anatomisi değil. Özlem duyduğumuz mekânlardan ziyade saflık, dürüstlük, saygı, edep/erkan gibi duygular. Okumanızı öneririm. Yaz bitiminde Adalar için bir hediye sanki. Teşekkürler Yakup.
Sağlıkla kalın.
Gmar Hatima Tova
Not: Bu yazı Kipur öncesinde yazıldı