Nesim Albala ve Sukot

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
22 Eylül 2021 Çarşamba

Yanardönerlerin bir yanı ışıltılı diğer yanı karanlık hallerini andıran nesnelere benzedik.

Müsilaj dendi, ürktük. Bir müddet sonra, balık hafızalı olup denize girdik. Kalabalık yerlere girilmez, dedik. Açık havada da olsa sırt sırta oturduğumuz masaların bulunduğu restoranlara gittik. Toplu taşıma riskli dedik. Yaz boyunca vapura, motora bindik.

Önümüz kış. Sosyal yaşantı nasıl bir hal alacak? Tiyatro, konser salonları şimdiden sezon programlarını hazırladı. Sanatseverler çapraz oturma düzeni mi oluşturacak, yoksa ‘online’ izlemeyi mi yeğleyecek? “Kesinlikle kapalı ortamlara girmem” diyenler olduğu kadar, bu konuda daha esnek davrananlar da var. “Sinemaya gitmem ama AVM’lere gidebilirim” diye düşünenler, aralardaki sosyal mesafeye güveniyor.

↔↔↔

Okulların açılmasıyla tatil yörelerinden geri dönenler şehrin kalabalık yaşantısını yeniden solumaya başlayınca, COVID-19 geri adım atacak mı?

Turizmi canlandırma harekâtları yaz boyunca sürdü; açık havada daha özgür geçen günlerden sonra yaşam nasıl olacak? Altmış beş yaş üstü için, sosyalleşme, bir kez daha, ‘yemekten sonra kahveye bekleriz’ şablonuna mı dönüşecek?

En az bir eğitim yılı heba olmuş öğrenciler, veriler değişim göstermezse, Milli Eğitim Bakanı’nın, “Okullar açık kalacak” temennisi ile devamlılık sağlayabilecek. Aslında, ‘-se, -sa’ takılarını yaşam döngüsünün dışında bırakıp daha olumlu düşünmekte yarar var. Tek sorun milletçe, yelkenleri çabuk suya indirip, “Boş ver, ölümlü dünya; yaşamana bak” diyenlerin sorumsuz davranışları.

Aşı karşıtları ise, her ülkede mevcut. ‘Bilimsel’ düşünüp aşının olası zararlarını göz önüne serip, vücuda gereksiz yabancı madde girmesini doğru bulmuyorlar. Bu görüşü savunanların bir kısmı eğitimli insanlardan oluşurken diğer kısmı cehaletten gerek duymayanlar…

Henüz COVID-19 hakkında hiçbir bilimsel veri bulunmamışken, on-on beş yıl sonra ortaya çıkacak yan etkilerden nasıl çekinilebilir, anlamadım. Özgürlüğün sınırları, başkalarını tehlikeye sokmakla mı çiziliyor?

↔↔↔

Bir zamanlar İstanbul’da maskeyle dolaşan Japon turistleri gördüğümde şaşırır, garipserdim. Hava kirliliğinden mi öyle gezerlerdi, bilemiyorum. Meğer daha öngörülüymüşler. Nitekim bizde de maske kullanımı başladığından beri, nezle, grip gibi rahatsızlıklar giderek azaldı. Bununla birlikte, grip ve COVID-19 benzerlik taşıdığından, PCR diye bir yan sanayi gelişti. Söz konusu testin sonuçlarını hangi laboratuvar daha çabuk veriyor, hangisinin fiyatları daha uygun olduğu konusu bir bilgi ağına dönüştü. Zira daha önceleri yüksek bedellerle yapılan PCR testleri kimilerini ‘savaş zengini’ne dönüştürdü. Oysa yurt dışına çıkmak için zorunlu olan PCR, çoğu ülkede ücretsiz uygulanıyor.

↔↔↔

Günümüzde aile bireyleri dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. İnsanlar artık hava durumunu izlercesine, hangi ülkeye ne zaman giriş/çıkış yapılacağının takibinde. ‘Kırmızı’ liste kâbusa dönüştü. İstenen yere ulaşmak için, farklı ülkeye yapılan zorunlu seyahatler; karantina sürecini geçirmek için uygun şart arayışı; torunlarının doğumuna gidemeyenler; yakınlarının mutlu günlerine katılamayanlar… Şimdilerde uluslararası sohbetler bu mealde süregeliyor.

Komplo teorileri, sosyal medyada çıkan asılsız haberler süredursun, aşıların önleyici değil de hafifletici unsur olduğunu düşünüp, ‘maske+mesafe’ ikilisiyle yola devam edeceğiz.

↔↔↔

Bir Sukot- Çardaklar Bayramı daha kutluyoruz. Bu vesile ile Kuzguncuk Sinagogunun direği sayılan Nesim Albala’yı bir kez daha anmak istiyorum. Yıllarca akşamları Kuzguncuk’a kadar gelemeyen hanımları gündüz vakti sukada ağırladı. Bayramı bizler için daha anlamlı kıldı. Masmavi gözleri hâlâ ışık yaymaya devam ediyor.

Hag Sukot Sameah.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün