COVID-19 çocuklarda da yaygın olarak görülmeye başlandı. En büyük teselli, yetişkinlere oranla çok daha hafif geçirmeleri. Burun akıntısı, kırgınlık, bazen de kısa süreli ateşin ardından, iki gün içinde toparlanıyorlar. Ancak hafif ya da ağır geçirmek karantina süresini değiştirmiyor. Bunu göz ardı eden veli sayısındaki artış ise ürkütücü…
Şehrin en muteber okullarına devam eden kimi öğrencilerin, ‘sözde’ eğitimli anne-babaları, çocuklarının COVID geçirdiğini okul idaresine bildirmiyor. Nasıl bir anlayıştır bu? Ondan sonra da aşı olmayanların cehaletinden söz ediliyor. İnsanlık nereye gidiyor?
↔↔↔
Her devrin getirileri ve götürüleri var. Teknoloji koşar adımlarla bizi ileriye taşırken, bazen de duraklatıyor. Nedenini bir türlü açıklayamadığım bir konu, zaman içinde öğrenilen yabancı dil sayısının giderek azalması.
Anadilin yanı sıra, insan yaşamına birçok artılar getiren yabancı dillere verilen önem yok oluyor. Artık gerek mi duyulmuyor, öncelik başka yerlere mi gidiyor, bir türlü çıkaramadım. Gerçi bazı kayıpları kendi elimizle oluşturduk. Lisanla ilgili iki üzüntüm vardır. Biri babamdan Yidiş öğrenmemiş olmam, diğeri çocuklarımı büyütürken evde Fransızca konuşmayıp doğal bir şekilde öğrenmelerine fırsat vermeyişim. Her iki lisan da göz göre göre elimden kayıp gitti.
Dört nesil geriye baktığımda, büyükbabam ortalama dokuz lisan konuşurken, bu sayı babamda yedi, eşimle bende beş, çocuklarım ve yaşıtlarında iki veya üçe iniyor.
Öte yandan, gerek kişisel meraktan, gerekse ihtiyaç duyulduğundan, ileri yaşta yeni bir lisan öğrenenler de var. Son yılların bilimsel verileri arasında, Alzheimer’a önlem olarak, yeni bir dil öğrenmenin zihni canlı tuttuğu vurgulanıyor. Krizi fırsata çevirenler de oldu. Tıpkı COVID-19 yüzünden evde kapalı kaldığımız uzun süre içinde, dizi izlemek yerine internetten aplikasyon indirerek lisan öğrenenler de var. Bu kapsamda, Portekizcenin revaçta olduğunu duydum.
İngilizcenin yaygın olmadığı ülkelere gittiğinizde, ‘Google Translate’ ile anlaşabilmek mümkün. Gene de ‘an’lık öğretiler hep yapay oluyor.
↔↔↔
Roş Aşana, Kipur, Purim, Pesah ve Teşa BeAv’ın coşkuyla yaşandığı geleneksel bir aile yapısında büyüdüm. Diğer bayramlar kutlanmazdı. Herhalde böyle gördüler, böyle aktardılar.
Yıllar önce oğlum bar-mitzva’ya hazırlanmak için ders almaya başladı. O dönemde, ezbere dayalı bir sistem vardı. Çocuk her söyleneni papağan gibi tekrarlıyordu. Zaman yaklaştıkça ‘tefillin’in ne anlam taşıdığından dahi haberi olmadığını fark ettim. Huzursuzlandım. Husursuzluğumun nedeni konuyla ilgili bilgisizliğimdi… Öğretmek için önce öğrenmem gerekiyordu. Böyle başladım. Her adımda bir fazlasını öğrendim. Sanırım, konu ne olursa olsun, kişiyi ileriye götüren, o fazladan ‘bir adım’dır. Çocukluk döneminde yaşanmayan öğretiler, ancak olgunluk çağında bilgiye dönüşür. Kanımca arada kalan yaşlarda şekilcilik, sosyal çevreye uyum gibi ‘uç’larda yaşayanlar ise günümüzde bütün toplumlarda görülen bir ‘trend’.
Çocuklarıma neyi, ne kadar aktardım, bilemiyorum. Zira bilgi sahibi olmakla onu içinde hissedip yaşayabilmek çok farklı olgular.
Sağlıkla kalın.