Türk futbolunda on yıllardan bu yana süren bir tartışma varsa o da hakem konusu. Kendimi bildim bileli her kulüp ayağına basıldığında feryat figan hakemleri hedefe koyar, lehine yapıldığı bir hatada ise sus pus oturur. Sözgelimi, dün A takıma yapılan hatada B takımı sessiz kalır, ertesi gün benzer bir hata B takımına yapıldığında ise A takımı üç maymunu oynar. Oysa menfaat gözetmeksizin futbolun gelişmesi adına varsa bir derdimiz; o da yapılan her hataya ses çıkarıp, tekrarlamasına zemin oluşturmayacak bir ortam yaratabilmek…
“Süper Lig’de yine hakemlerin bolca tartışıldığı bir haftayı geride bıraktık.” Bu cümle, neredeyse sezonun geneline yayılan bir ifade. Buna en büyük gerekçe ise hakem kararları arasında belli bir standardın olmaması. Yani A hakeminin bir maçta kırmızı kart göstererek değerlendirdiği pozisyonu, B hakemi diğer maçta sarı kartla yorumlayabiliyor. Bir diğer sorun da aynı hakemin aynı maç içinde veya farklı maçlarda yaşanan benzer pozisyonlara yaptıkları farklı yorumlar. Yani standarttan sapmaları. Örneğin A hakem, benzer iki pozisyon hakkında aynı maçın 30. dakikasında başka, 84. dakikasında çok daha başka karar verebiliyor. Böyle olunca ülke futbolunun gelişmesi adına masaya yatırmamız gereken daha nice konu varken, hakem tartışmalarında kaybolup gidiyoruz.
Burada asıl mesele standart… Anlamı “örnek veya temel olarak alınabilen” ifadesine denk gelen bu sözcük, hayatın akışına doğru bir şekilde adapte edildiğinde birçok sorunun üstesinden gelebilecek niteliğe sahip. Var olan kuralı doğru okuyup, doğru yorumlama becerisini de gerektirir, şartlar zor da olsa 1. dakikada da 90. dakikada da aynı kararı verme cesaretini de gerektirir. Standardı yakalamak zor. Ama yakaladın mı; uygulamak ve daha da ardına bakmamak o kadar kolay ki… Standardın bu kadar tartışıldığı hiçbir ülke yoktur ki; her pozisyon ve her hakem kararı didik didik incelensin. Çalınan her düdüğün hesabı tutulsun. 4. hafta verilen yanlış bir kararın hesabı, 33. haftada alınan bir yenilginin ardından gündeme getirilsin.
Futbolun içinde yer alan her paydaş yani hakeminden futbolcusuna, taraftarından antrenörüne, teknik direktöründen kulüp başkanına, Futbol Federasyonu yönetiminden Merkez Hakem Kurulu yönetimine dek her birey veya tüzel kişilik belli bir çizgiyi yakalamak zorunda. Aksi takdirde ortam bir kaosa döner. Ki zaten on yıllardan bu yana içinde bulunduğumuz ortam da bundan farklı değil.
Havayı değiştirmek gerek. Bazen camı, bazen de zihinleri açarak… Ama en çok da standardı yakalayarak…