İster ay takvimi, ister güneş takvimi olsun, Sukot sonrasında yağmurlar başlar. Binlerce yıl önce bunu nasıl hesaplayabilmişler, inanılır gibi değil. Öte yanda televizyonda akşam haberlerinden sonra verilen ‘tahmini hava raporu’ sözcükleri tarihe karıştı. Günümüz teknolojisiyle artık hava durumu sadece şehre göre değil, yöresel olarak sunuluyor. Buna rağmen her ‘site’de verilen ön bilgiler birbirini tutmuyor. Örneğin 14 Ekim Perşembe, Sarıyer, saat 13.00, yüzde seksen sağanak yağışlı… O gün açık havada bir etkinlik düşünülüyorsa, hemen iptal ediliyor. Vakit geldiğinde ise gökte tek bir bulut yok. Tesadüf müdür bilinmez ama çantama katlanan şemsiye koymadığım zaman, çoğu kez yağmura yakalanıyorum.
***
Yazlıkçılar için sonbaharda başlayan, halk ağzında göç kaçırtan yağmurlar, sezonun en sevimsiz günleridir. Çamaşırlar bir türlü kurumaz, çocuklar bir içeri, bir dışarı koşarken evin içi çamurlanır…
Gerçi küçük çocuklu aileler için bu tablo da değişti. Okulların erken açılmasıyla, çoğunluk ağustos ayında şehre dönüyor. Minikler, su birikintisine basıp, ‘şap şap’ diye çıkan ayak seslerinin keyfini de çıkaramıyorlar.
İlerleyen zamanları Ada’da geçirmek isteyenler için artık durum biraz farklı. Doğalgaz kullanımı çoğaldı. Mevsim sonunda evde birbirinden uyumsuz kat kat giyinenler artık kombiyi açıp ısınıyorlar.
Ters orantılı olsa da Ada, yaz aylarında dışarıdan gelenlerin çoğunlukta olduğu bir sayfiye yeri halini aldı. Ancak ekim sonunda kendi oturanlarına devrediliyor. Özetle, kendini bilen bir Adalı yazın evinde oturup, hazan mevsiminde sokağa rahat çıkıyor. Tabii ki bu değişim İstanbul’un her yeri için geçerli. Adalar da maalesef payına düşeni aldı.
***
Kartpostal kullanımında Büyükada’yı simgeleyen klasikleşmiş birkaç görüntü vardır. Bunlardan biri Karakol’dan Anadolu Kulübüne doğru gitmekte olan bir faytondur. Arabacının dizginleri elinde tuttuğu, neredeyse at nallarının sesini duyabileceğiniz kadar canlı bir kare. Aynı çerçevenin içinde iskeleye yanaşmakta olan Şehir Hatları gemisi görülür. Kartpostallar vapur çıkışındaki Ksidas Kitapevinde satılırdı. Hâlâ bulunuyorsa tükenmeden bir tane edinebilirsiniz.
***
Zaman içinde yitirilen aile büyüklerinin evinde büyük olasılıkla fotoğraf albümleri ortaya çıkar. Tarih diyebileceğimiz tanıklıklar gibidir. Kahverengi-bej sepya resimlerin farklı bir dili vardır. Daha durağan, daha sessizdirler sanki. Haliç’te kayıkla gezintide görüntülenmiş büyükanne ve kardeşleri, Adalar’da faytonun önünde, takım elbise, yelek, köstek, yarı beyaz yarı kahverengi ‘church’ ayakkabılarıyla poz vermiş bir büyük amcaya rastlamak mümkün. İlginç olan herkesin birbirine benzemesi. Fotoğraflara baktığımda başka ailelerin fertleriyle, bizimkileri ayırt etmem mümkün değil. Buna rağmen mekân, meslek, meşrep yansımaları hafızalarda yer etti.
***
Dijital dünya tartışılmaz bir zenginlik. İstediğin kadar resim biriktir, istediğini anında sil. Düzen gereksinimlere göre uyarlandı. ‘An’lık yaşıyor, anlık tüketiyoruz. Önemli olan tükenmemek.
Sağlıkla kalın.