Mesiyanik Umutlardan Orwellyen Distopyaya – II

Metin SARFATİ Köşe Yazısı
20 Ekim 2021 Çarşamba

Singer, Begin’e ne demişti?

Takvim yaprakları 1978’i gösteriyordu. Tarihin güçle yazılacağı tezinin sonuna kadar inançlısı bir başbakan ‘peygamberler ülkesinde’ ismini ebedileştirmek isteyecekti; mümkün olamayacak olanı gerçekleştirmeye soyunacaktı. Komşu ülkeyle yıllar süren savaş haline son verecekti. Geçici bir durak olacaktı bu onun için ama o anda ‘politikanın gerçekleri’ne uygun davranmak zorundaydı. Biliyordu ki, amaca doğru giden yoldan ayrılmamaktı önemli olan. Sonrasında hile yapılabilirdi. Bu, siyasetin olduğu gibi teolojinin de kodlarında yazılıydı. Mısır’a yaklaştıklarında yaşlanmış Abram karısı Sara’ya “Güzel bir kadın olduğunu biliyorum. Olur ki Mısırlılar seni görüp, bu onun karısı der ve beni öldürüp, seni sağ bırakırlar. Lütfen ‘onun kız kardeşiyim’ de ki, senin hatırın için bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar.” Betarcı1 başbakan kutsal kitabı ve siyasi danışmanlarının önerisini takip edip doğruyu söylemeyebilecekti.

Aynı yıl, güce tapan ve olamayacak gibi görüneni gerçekleştiren, Siyonizmin güçlü başbakanı, büyük küresel gücün merkezine ziyarette bulunacaktır. Edebiyatla ilgisi hakkında bir şey denemeyecek olan Yahudi Devletinin Başbakanı, Singer’i görmek için Washington’dan Brooklyn’e gitmek isteyecektir; Nobel Edebiyat Ödülünü almıştır o yıl Isaac Bashevis Singer.

Güç ve otoriteryanizm olmayacaktır Singer’in temel problematiği. Tersine insanı derinliğine bir kavrayışla, mizahi bir duyarlılık içinde ele alacaktır. Dünyaya gücün projektörü ile değil, kara mizahın gözlükleri ile bakan yazar, Polonyalı Yahudi’ye de aynı gözlüklerle bakacaktır. Muhtemelen bu insanı daha da derinliğine kavramak için İbranice yazmaktan vazgeçecektir. Ait olduğu Polonya Yahudiliğinin folklorunu tüm zenginliği ve groteskliği içinde, örüldüğü fantezileri ve derinliğine acıları ile Yidiş dilinde yazmasından daha doğal bir şey olmayacaktır.

Karşılaşma ilginçtir, filme çekilecektir; önce ikisi de ana dillerinde konuşacaklardır. Gücün başbakanı, yazarın yurttaşıdır, Polonyalıdır ikisi de. Yidişçenin içinde kulaç atmaya başlamışlardır ki Begin, muhtemelen artık Yahudi devletinin başbakanı olmasının verdiği güç ve yetki ile tüm dünya Yahudiliği adına sorgulamaya koyulacaktır Nobelli Singer’i; “Yazılarını niye ölülerin dili ile, bizzat kendisi artık ölmüş olan bu dille yazıyorsun” diye soracaktır.

Ölü derken Yahudi Devletinin Başbakanı İsrail’in dışındaki Diaspora Yahudiliğini mi anlatmak isteyecektir!

Singer yanıtlamaya çalışınca, gücünün doruğundaki başbakan çekincesiz dile getirecektir asıl söylemek istediğini; “Yidiş dili, Yahudi’nin güçsüzlüğünü, zayıflığını, ezilmişliğini simgelemektedir”. Kendinden emin bir üst tonda devam edecektir muhafazakâr Başbakan; “Hem Yidişçe de dikkat, sakının kendinizi uyarısı dahi mevcut değildir. Karşı tarafa böyle bir uyarıda bulunamazsınız bu dilde.”

Bezgin ve umutsuzdur Singer ama yine kara mizah denebilecek bir duyarlılık saklı olacaktır yanıtında; “Eğer Almancada, dikkat kendinizi sakının denebilseydi, Yidişçede de bu sözcük var olacaktı” diyecektir önce. Ama emin olun Yidişçe generaller tarafından icat edilen bir dil değildir, diye ekleyecektir sonra.

 

Savrulan Yahudi, Kozmopolit Yahudi

Diaspora Yahudisi dünyanın her tarafında ve mutlaka yoğunlukla bu topraklar üzerinde karikatürel bir tiplemeye konu olacaktır her zaman; çirkin bir yüzü, onu ikiye bölen büyük bir burnu, sinsi ve korkak bakışının ardına gizlenmiş, para tutkusunun esir aldığı bir Harpagon ruhunun prototipi olacaktır Yahudi uzun zaman. Sırtında torbası ile yurtsuzluğun, daha da çok geçmişte kalmış toprağının özleminde yolda savrulandır Yahudi. İsa’nın, “dönüşüme kadar yurtsuz kalacaksın” diye beddua ettiğidir. Ahaşveroş’un bizzat kendisidir kimi zaman. Eugéne Sue’nün “Savrulan Yahudi” (Le Juif Errant-Wandering Jew) dediğidir. Alay konusu olacaktır her zaman. Aslında kendi değersizliklerini, onu aşağılayarak görmezden gelmeye çalışacaktır etrafındakiler.

İlginç olan Yahudi Devletinin de kendi dışındaki Yahudi’yi bundan farklı bir gözle görmemesi olacaktır. Diaspora Yahudi’sinin ruhunda savunma ve saldırı refleksli bir erkeksilik olmaması, dilinin de “kolla kendini” tehdidini kavramsallaştıracak sözcükler üretmemesine neden olacaktır. Diaspora Yahudi’sinin acizliğinin bundan iyi bir göstergesi olmayacaktır. ‘Begin Siyonizm’i de bunu demeye getirmeyecek midir Singer’i suçlarken.

Gerçekten doğru mudur bu tez? Yerleşikliğin ve gücün temel tarihsel belirleyici olduğu savunulunca kuşku yoktur buna. Tarih generallere aittir(!) bu durumda. Siyonizmin tutucu yorumunda güç ve yerleşiklik yüceltilirken, iki bin yıllık kozmopolit gezgincinin tarihi de aşağılanacaktır.

***

Savrulan Yahudi’nin (Le juif errant) kimliği hiç kuşkusuz bu portrenin azımsanmayacak çizgilerine sahip olacaksa da onu salt bu tekil renge indirgemeye çalışmak haksızlık olacaktır; Kant, kozmopolitik bir yurttaşlığı övecektir. Onu, ulusal yurttaşlığın çok üstünde olarak niteleyecektir. Ulusal yurttaşlığın aşılması, insan soyunun ahlaki yolculuğunun temel taşlarının döşenmesinin hazırlayıcısı olacaktır. Bu, onun kaderinin yolunda ulaşabileceği en üst nokta olacaktır. İnsan soyu bir savaşa değil, tüm savaşlara son vermiş olacaktır böylece Kant’a göre.

Ayrıca kozmopolit Yahudi, ‘yoldaki Yahudi’ olacaktır ister istemez. Yolda olmak, yola düşmek Abram’dan İsa’ya kadar sadece mekânda bir savrulma anlamı taşımayabilecektir. Bu, Freud’un da belirteceği gibi bireysel ve toplumsal bilinçaltından, bilince doğru çıkılan bir keşif anlamına da gelebilecektir. Efsanede Abram’a Tanrı tarafından “hadi kalk gidelim” işareti verilmesinin anlamını, mekânsal olmaktan çok bir iç yolculuk olarak düşünmek gerekecektir. Tersi, kutsalda Begin’in Siyonizm’inin dünyasını destekleyen emperyal bir var oluşu desteklemek anlamına gelebilecektir; “Yola düş, senden büyük bir ulus yapacağım”, bir üstünlük, ayrıcalık değil, olsa olsa var olma hakkının, kozmos boşluğundaki insan olmanın büyük sorumluluğu ile birleşmesi anlamına gelebilecektir. Tufan sonrası bir dünyaya yakarış olabilecektir belki de. Öyle ise salt Yahudi halkına hitaben değil, olsa olsa insan varlığına   bir sesleniş, Yahudi halkının evrenselleşmesine dair bir çağrı olabilecektir bu daha çok.

İsrailli Olmak, Yahudi Olmak

Diaspora Yahudi’sini anlatacaktır Amerikalı tarihçi Yuri Slezkine ‘Yahudi Yüzyılı’nda. Daha doğrusu övgüler düzecektir bu mekânın ötesinde yaşayan ‘gezginci kozmopolit’e. Her zaman kentsoylu olmazsa bile kentli olacaktır Diaspora Yahudisi, bağlı olmayacaktır zaten sahip olamadığı bir toprak parçasına, ama alışılagelmişin dışında olsa da bu onu sürekli dinamik tutacaktır. Yaratıcılığı sınırsız olacaktır. Slezkine ‘merküryen’ olarak adlandıracaktır bu Yahudi’yi. Tümü ile katılmazsak da modernitenin ve küreselleşmenin temel aktörü olacaktır ona göre aslında aşağılanan Yahudi tipi.

Merkür, gezginlerin ve maddi kazancın tanrısıdır. Güçlü ve erkeksi değil, feminendir. Kardeşi, erkeğin gücünün simgesi emperyal Apollon’la benzeşmeyecektir. Dış dünyaya kapalıdır gücünün doruğundaki mağrur Apollon. O Abram’ın içerden dışarıya etnisiteleri birleştiren yolculuğundan, bilinçli yolculuklardan habersizdir, uzağındadır onların. Etnisitenin, onun kendi içine kapalılığının tanrısı olabilecektir Apollon.

***

Begin’den Netanyahu’ya, oradan Naftali Bennett’e, Apolloncu denebilecek gözetleme, güç, savaş ve baskı kültürü2etnik perspektifle paralel bir seyir takip edecektir. Biri ötekini besleyecektir. Bir kez içe kapanmanın büyüsü keşfedildiğinde bu yolda daha da derinleşilmek, devam edilmek istenecektir. Ötekini yabancı (goy) bulup reddeden Diasporadaki, kendininkini de aynı nedenle aşağılayacaktır. Ama ilginçtir, onların da adına Yahudiliğin temsilcisi sayacaktır kendini. Unutulacaktır, Yahudiliğin Yahudiliğinin İsrail’i kavrayıp aştığı.

***

En az onun kadar dikkat çekici olan, bu toprakların Yahudiliğinin tüm bu aşağılanmaya karşılık diyecek bir şeylerinin olmaması değil midir?

 

1 Siyonist liderlerden Vladimir Jabotinsky’nin (1880-1940) kurucusu ve ideoloğu olduğu bir Siyonist gençlik hareketidir. Pasifizm uzağında gelişmiştir.

2 İlgili yazının ilk bölümü Mesiyanik Umutlardan Orwellyen Distopyaya yazısı için www.metinsarfati.com adresine bakabilirsiniz.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün