71 yıl Türk Basınında 'Kohen' olmak

Acı kaybımız Sami Kohen´in ardından…

Mois GABAY Köşe Yazısı
20 Ekim 2021 Çarşamba

1950’lilerin başında babasından devralarak başladığı yazı hayatında çizgisini hiç değiştirmeden,’Kohen’ olmanın verdiği sorumluluğu unutmadan aynı gazetede en uzun süre hizmet etmiş yazarımızdı Sami Kohen. II.Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde, Holokost’un acı hatıralarında, Yahudi’ye karşı önyargılar tıpkı bugünkü gibi tazeyken babasından miras kalan mesleğini ve soyadını gururla taşıyarak ana akım medyada ilk kez bir Yahudi’nin hem de köşe yazarı olabileceğini, kimliğinden vazgeçmeden işini yapabilmenin mümkün olabileceğini hepimize gösterdi. Son anına kadar ilk günkü heyecanla hepimizin Sami Ağabey’i olmaya devam etti.

Salgın zamanlarından hemen evvel kendisi ve değerli eşi ile ortak bir toplantıda karşılaşmış,ayaküstü hızlıca sohbet etmiştik. Yazılarımı okuduğundan övgüyle bahsetmiş, beni şaşırtmış ve utandırmıştı. Gençleri her daim desteklemenin öneminden söz etmiş, yapabileceklerini samimiyetle dile getirmişti. Keşke kendisiyle daha çok vakit geçirebilseydik. Yeri doldurulamayacak bir değerimizi kaybettik.

Türk Basını’nın kaygan ikliminde kibar, seviyeli ve objektif yayıncılıktan ödün vermeyen, zamanın ve dönemlerin bozamadığı nadir karakterlerden biriydi. Hepimizin başı sağolsun!

***

Contemporary bahane, beton yığını şahane!

Contemporary İstanbul Sanat Fuarı bu yıl 7-10 Ekim arasında tarihi Haliç Tersanesinin bulunduğu alana Tersane İstanbul projesinin içinde gerçekleştirildi. Dünyanın dört bir yanından 50 kadar galeriyi bir araya getiren fuarda dört kıymetli sergi yer aldı. 100 yaşına gelen İlhan Koman'ın eserlerinden bir seçki, fotoğraf sanatçısı Sıtkı Kösemen'in 1970'li yıllardan başlayan ve 2020'ye kadar uzanan siyah-beyaz Bodrum fotoğrafları sergisi, Burhan Doğançay ve Ekrem Yalçındağ'ın eserlerinin yer aldığı bir sergi fuarın önemli bölümlerindendi. Bir yandan seyahat nedeni ile fuara katılamamanın üzüntüsü ama ötenyandan da katılmayarak Tersane İstanbul gibi betonu öne alan bir projeye destek vermemenin doğruluğu arasında gitgel yaşadım geçtiğimiz hafta. Contemporary şüphesiz yıllardır İstanbul sanat hayatı ve bilincine yepyeni bir soluk getiren önemli bir proje. Peki neden bu proje için Haliç’in siluetini bozan bir beton yığınının içi mekan olarak seçilir? Bizler bu fuarda göz alıcı selfie çekimlerimizi yaparken bir yanlışa ortak olduğumuzun farkında mıyız? Bu proje uzun vadede bölgeye yarar mı zarar mı verecektir? Peki neden hazır oradayken Hasköy’ümüzün tarihi sinagoglarını da ziyarete açıp projenin bir parçası haline getirmeyiz? Hepsi bizim elimizde yeter ki isteyelim…

***

İsteyince başarmak mümkün: 500.Yıl Vakfı Müzesi projelere doymuyor…

Sonbahar aylarına üst üste sergi ve tanıtımlarla hızlı bir giriş yapan, ekim ayı boyunca Ahrida ve Yanbol Sinagoglarını ‘Türkiye Sinagogları Kitabı’ sergisi vesilesi ile ziyarete açan ve İlber Ortaylı Hoca gibi değerli tarihçilerimizin de sinagoglarımızı ziyaret etmesini sağlayan 500.Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi ekibi, bu pazar gerçekleşecek Avrupa Yahudi Kültürü Gününe de hız kesmeden canlı ve online etkinliklerle hazırlanıyor…

Geçtiğimiz hafta Ulus Özel Musevi Lisesi öğrencileri ile hazırlanan ‘Parohet yapımı workshop’u ve parohet etkinliği’ ardından bu pazar da müze iki ayrı sergiye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor! ‘Zaman ve Mekan içinde Yahudilik’ ve ‘Yahudiler’in Ayak İzleri’ sergilerini pazar günü müzede görebilmek mümkün olacak. Bunun yanında müze yoğun bir taleple tam 105 misafire aynı gün Balat ve Galata Sinagoglarını rehberli gezilerle tanıtacak. Senede bir gün gerçekleşecek bu özel etkinliklere katılmak için siz de acele edin! Yahudi mirasını ve izlerini gelin hep beraber tanıyalım! 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün