Akdeniz'den manzaralar

Selin BARLAS Köşe Yazısı
27 Ekim 2021 Çarşamba

Türkiye

Kriz üstüne kriz.

Zam üstüne zam.

Gerginlik üzerine gerginlik.

Rezalet üzerine rezalet.

Skandallar, videolar, fırlayan döviz kuru, çökmüş bir ekonomi, yoksulluk, olmayan bir adalet sistemi, niye var olduklarını çözemediğimiz savcılar, ortalığa tehditler sallayan altın varaklı ‘koltuk sahipleri’

Büyükelçi krizi derken artık yetti!

Boğuluyoruz…

Karanlıkta, kötülükte ve pislikte…

Dış dünya ile münasebetlerimiz diken üstünde.

Herkes nefesini tutmuş ne olacak diye bekliyor…

Gelin biraz başka diyarlara bakalım…

Kendimize bu hikâyelerden çıkarabileceğimiz dersler var mı? Kafamızı kaldıralım ve bugün üç farklı ülkeden, üç değişik pencereden manzaralar görelim…

Agrafa, Yunanistan

Anakarada ta içeride gizli saklı, dağların arasında tüm dünyadan uzak, ulaşımı güç bir kasaba…

İsmiyle müsemma bir yer.

İlk Bizanslılar tarafından keşfediliyor fakat haritada yerini koymak namümkün olduğundan kasabayı keşfedilmemiş bölge olarak nitelendirirken adını da ‘yazılmamış’ anlamına gelen Agrafa koymuşlar.

Osmanlı’nın Yunanistan topraklarında ulaşamadığı ve ele geçiremediği bölgelerden biri olarak tarihe geçmiş.

Tabiatı sebebiyle olsa gerek insanları devrimci, özgürlükçü ve mücadeleci…

Efsanevî direnişçi Antonis Katsantonis burada doğmuş.

Osmanlının tüm çabalarına rağmen topraklarını asla elden kaybetmeyen ve sonuna kadar koruyan Agrafalı devrimci lider Yorgo Karaiskakis ise ulusal bir kahraman.

1823’te sahil kasabası olan Missolonghi’den çekilen Osmanlı birliği bu kasabaya uğrama gafletinde bulunur. 800 Yunan özgürlük savaşçısı Aya Vlasios köyünden tüm birliği perişan ederek yollar. Osmanlı bir daha bu kasabaya yanaşmaz bile…

II. Dünya Savaşı sırasında bölgeyi ilk kez Naziler istila eder. Yöre halkı mağaralara kaçar ve saklanır. Naziler iki gün boyunca kasabayı yerle bir eder.

Ancak Agrafa’da direniş yalnızca güçlenir. Yunanistan’da Nazilerden kurtulan ilk yer burası olur. Ağustos 1943’te dağlardan özgür Yunanistan ilan edilen muzaffer Agrafalılar bugün 11 bin nüfusuyla ve muteber tarihiyle çoğu insan tarafından tanınmasalar dahi bilenler için hep muhterem direnişçiler olarak tarihe armağan kalmışlardır.

Roma, İtalya

Güzelim Roma…

Renkli insanları, enfes yemekleri, büyülü lisanı, nefes kesen şairâne mimarisiyle bir imparatorluğun güzîde başkenti…

Neyse, biz siyasete geri dönelim…

İtalya’nın sağcı partisi Lega’nın lideri ve eski İçişleri Bakanı Matteo Salvini’nin 147 göçmenin hayatını tehlikeye atmak suçuyla yargılandığı dava gündemde.

Göçmenlerin İspanyol sivil toplum örgütü Open Arms’a ait bir gemiden inip İtalya’ya ayak basmalarına dönemin İçişleri Bakanı Salvini tarafından izin verilmedi. Denizde mahsur kalan göçmenlerin hayatını tehlikeye atmaktan sorumlu tutulan Salvini’nin davasında görgü tanıkları arasında Hollywood’un şöhretli isimlerinden Richard Gere da mevcut. Gere, göçmenler mahsur kaldığında gidip onları ziyaret eden onlarca insandan yalnızca biriydi.

Salvini, Richard Gere’in tanık olarak çağrılmasıyla dalga geçerek davayı ve yargıyı eleştirirken “Eğer Hollywood yıldızlarını dahil etmek zorunda kaldıysanız durumun ne kadar vahim olduğunu görüyorum” dedi.

Kanıtların arasında gemiden yapılan yardım talepleri kayıtlarda. Salvini geminin yanaşmasını ve yolcuların inmesini engellediğini kabul ediyor. Bunun bakanken görevi olduğunu iddia ediyor. Open Arms gemisinin İspanyol gemisi olması sebebiyle taşıdığı göçmenleri İspanya’ya götürmesi gerektiğini ve İtalya’ya yapılan dayatmanın kabul edilemeyeceğini açıkladı.

Salvini İsrail’e yakın bir isim. Dış politikada küreselleşme karşıtı olarak duran ve 2011’de İtalya’nın Libya’daki savaşta mevcudiyetini yanlış bulmuş ve karşı çıkmış bir lider.

Bu dava nasıl sonuçlanacak bilmiyorum ama ‘görevini’ yaptığı halde sorumlu tutulması sonucun akıbetine dair bir sır veriyor sanki…

 

Beyrut, Lübnan

Fenikelilerin torunları…

Güzel Akdeniz’in incisi Beyrut…

Ortadoğu’nun Paris’i…

Şimdi savaşın eşiğinde…

2020’de meydana gelen ve şehrin tümünü harap etmiş korkunç patlama üzerine açılan soruşturma ve beraberinde getirdiği gerginlik iç savaş yıllarını hafızalarda tazeledi.

Çatışmalar sürerken soruşturma devam ediyor.

Soruşturma yıllardır iktidarda olan, kemikleşmiş bir ‘kesimi’ endişelendiriyor…

Hizbullah’ın soruşturmaya karşı örgütlediği protestoda ellerinde silahla çıkıp ortalığı tarayan bir gruba karşı çatılarda kimliği belirsiz ‘soruşturma yanlısı’ keskin nişancılar ateş açtı.

Patlamaya ve yozlaşmaya dair süregelen davanın hâkimi Tarık Bitar halkın kahramanı olurken, Hizbullah’ın da hedefi oldu. Bitar din, mezhep, siyasî eğilim gözetmeksizin herkesi mercek altına aldı. Biri Şii, biri Sünni, biri de Hristiyan olan üç eski bakan hakkında tutuklama kararı çıkardı.

Beyrut patlamasında iktidarı elinde tutan o bir avuç kişi patlamadan çok soruşturma yüzünden sarsıldı.

İktidarda bulunan isimler Bitar’ın görevden alınması için defalarca talepte bulundu fakat hep ret kararı çıktı.

Lübnan halkının sorumluları adalete getirme arzusu ve mücadelesi gençler arasında hızla yayılıyor.

Şayet Bitar tüm engellere rağmen bu davayı sonuçlandırabilirse bütün bölgeye örnek olacak.

Bu soruşturma, baskıya kafa tutan yargının ‘tek adamcı’ rejimlerde yorgun düşmüş insanlara emsal teşkil etmesi pek mümkün…

Direniş…

Yargıda bağımsızlık…

Adalet…

Galiba karanlığa karşı en etkili reçete bu olsa gerek…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün