“Asıl varlık Atum doğruyu söyledi ve kalbinden Bennu adından bir kuş çıktı. Dünyanın ilk suları üzerinde uçan Bennu, sonunda bir kayaya yerleşti ve bundan sonra yaradılışın doğasını belirleyecekti.”
Bölünme ve birlik, düzen ve kaos, acı çekme ve bunun üstesinden gelme arasındaki çizgide bir süredir gidip gelen insanoğlunu tanımlayan ‘Bennu Statis’ antik yaratılış efsanesindeki yenilenme, diriliş ve yükselen güneşe atfedilen ‘Bennu’ imgesiyle bizlere sezgilerimizle doğru yönü bulacağımızı hatırlatıyor. “Aydınlıkta yeniden buluşacağız” mottosu ile insanlığa seslenen Güney Afrikalı Sanatçı Jake Michael Singer’ın ‘Bennu Statis’ isimli sergisini Cibali Küçük Mustafa Paşa Hamamında 30 Kasım’a kadar gezebilmek mümkün. Geçtiğimiz hafta sergiyi ve sanatçının bin bir emekle ince ufak paslanmaz çelik çubuklarla yapılan dev soyut kuş heykellerini ziyaret ettiğimde birbirinden bağımsız birçok parçanın bir bütünü oluşturmak üzere nasıl bir birliktelikte olduklarını hayretle izledim.
Bennu Statis’in heykelleri tıpkı birbirinden farklı düşüncelerde milyonlarca insanın yaşadığımız COVID gerçeğinde ‘hayatta kalabilmek’ adına nasıl da bir arada mücadele etmemiz ve birlikte yaşam kültürünü geliştirmemiz gerekliliğini hatırlattı.
Bugünlerde işte tam da ihtiyacımız olan bir zamanda İstanbul’da birlikte yaşamı ve sanatı destekleyen umut dolu adımlar atılıyor. 1969 yılında ‘İstanbul Kültür Sarayı’ adı ile açılan, 585 gün sonra Arthur Miller’in ‘Cadı Kazanı’ isimli oyunu ile trajik bir şekilde yanan ve Sultan IV. Murat’ın eşyalarının da kül olduğu Atatürk Kültür Merkezi İstanbulluların beklemesine değecek bir şekilde, 13 yıl sonra anlamlı bir günde yeniden hizmet vermeye başladı. Bu esnada bir süredir Turizm Bakanlığının çok detaylı bir şekilde üzerinde çalıştığı Beyoğlu Kültür Yolu Festivali de restorasyonu tamamlanan mekanlarda başladı. Festival kapsamında Beyoğlu’nda bulunan 64 farklı noktada binden fazla sanatçı, 17 gün boyunca performanslarını sergileyecek. Projenin mekanları arasında Atatürk Kültür Merkezi, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, Garibaldi Binası, Galataport, Sofitel (Eski Maksim) gibi değerli mekanların yanında Taksim Camisinde açılan Selçuklu dönemi eserlerinin 29 sanatçı tarafından yorumlandığı ‘Mirasın İzinde Sergisi’ de dikkat çekmekte. Bunun yanında Saint Antoine Kilisesi de projede sergi mekânı olarak yer almakta. İçimde büyük bir heyecan ziyaret edeceğim mekanları işaretlerken hazır camii ve kilise varken neden artık aktif olmayan ancak sergi mekânı olarak kullanılan tarihi sinagoglarımızdan biri de bu projede yer almadı diye üzüldüm. Bir Türk Yahudi’si olarak, sinagoglara projede yer verilmemesinin bir tercih değil yoğun program içerisinde bir unutulma olduğuna inanıyorum.
Tam da bu doğrultuda projenin gerçekleştiği tarihlere denk gelen ve 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nin 3-21 Kasım tarihleri arasında Tarihi Zülfaris Sinagogu binasında açtığı ‘Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği’ ismi ile bu topraklardaki 2600 yıllık Yahudi mirasına ışık tutan serginin tanıtımının Beyoğlu Kültür Yolu içerisinde yer almasının ortak zenginliğimizi tanıtmakta doğru bir rol üstleneceğini düşünüyorum. Mimar Çiğdem Öner’in Anadolu’da arkeolojik kazı alanlarında akademisyenlerle iş birliğinde gerçekleştirdiği ve çalışmaların yer aldığı bir kitabın da sunulacağı sergi bu topraklardaki zengin Yahudi geçmişini kanıtlamak ve kayda almak açısından büyük bir önem taşımakta. Dilerim Beyoğlu Kültür Yolu’nu gezen hemşerilerimiz bu sergiyi de görme fırsatı bulurlar. Sergi Şabat cumartesi günleri dışında 21 Kasım’a kadar her gün 10.00-17.00 arasında açık olacak.
Bennu Statis’in de bizlere öğrettiği gibi “Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız!” Yeter ki samimi bir şekilde tüm farklılıklarımızı kucaklayarak, ortak ideallerimizin ışığında bir olmayı öğrenebilelim. Cumhuriyet tarihinin ilk Ermeni Kaymakam adayı haberini de heyecanla okuduğum bu günlerde daha çok farklı inanç mensubunu farklı görevlerde ülkemize hizmet ederken görebilmeyi hayal ediyorum! Soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak sanat dolu günlere!