“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın…”

Emre ALKİN Köşe Yazısı
10 Kasım 2021 Çarşamba

Bundan 600 yıl önce Descartes, Spinoza ve Bacon'un birbirlerinden farklı dönemlerde yaptıkları analizler sanıyorum bugün bile geçerliliğini korumakta. Hatta bu analizlerin Sokrat, Eflatun ve bir kısım da Aristo'ya dayandığını iddia edebilirim.

Kadim çağların ve sonra da modern çağların düşünürlerine göre, bireyler tek başlarına kurallara karşı duracak bir potansiyele sahiptir. Bunun sebebi bitmeyen özgürlük arayışı ve kişinin benliğini sadece özgürlükle bulabilmesi. 

Toplum, bireylerden oluşur ancak ortak değerlere sahip olduğu için daha önceki deneyimlere dayanan bir kurallar manzumesine uyulması için asgari müştereki ortaya çıkarır. Böylelikle itiraz ya da öfkeleri şiddete dönüştürme özgürlüğünden vazgeçen bireyler, şiddete maruz kalmama hakkını elde etmiş olur. Bir anlamda komşunun hakkını koruduğumuz için, komşular tarafından korunmak gibi bir hak.  

Devletin gücü bireylerden oluşan topluma dayandığı için, ortak paydaların tasarladığı kanun ve kurallarla yönetmeyi prensip edinmiştir. Devlet kuralları, kanunları, söylemleri ve hedefleri bu sebeple endişeler ve ümitlere dayalı olarak oluşturur. Özetle, daha önceki deneyimler devletin tepkilerini ve hedeflerini belirler. Tabii ki toplumların da.

İşin özünde, devlet kanunla toplumdan bazı özgürlükleri alırken başka bir özgürlüğü veriyor olması lazım ki, sadece korkulara ya da baskıya dayalı şekilde yönetmesin. Kanunlar, kurallar ve hedeflerde endişeler ve korkular ağır basıyorsa vatandaşlar tereddüt eder, hoşnutsuzluk artar. 

Tabii sadece ümitlere dayalı şekilde de devlet yönetilemez. Bu sefer de popüler ama gerçekleşmeyen hedefler sebebiyle itibar kaybı oluşur. Devleti ciddiye alan kimse kalmaz. Kaos ve anarşi baş gösterir. Hem ümit hem de endişelerin dozajını kaçırdığımızda telafi etmekte zorluk çekeceğimiz sonuçlar ortaya çıkabilir. 

 

Endişeler ve Umutların Sentezi Doğru Yapılmalı…

Kritik kararlar alırken de benzer şekilde endişelerin ve ümitlerin sentezlemesi doğru yapılmalıdır. Sert veya radikal kararlar şartlara göre ‘cesur ve felaketleri önleyici’ olarak nitelendirildiği gibi, bazen de meselenin akut hale geldiği intibaı verdiği için panik yaratabilir. Diğer taraftan karar alıcıların küçük adımlar atarak uygulama yapması yerine göre ‘itidal’ olarak adlandırılsa da, bazen de ‘tereddüt’ olarak algılanır ki yan etkileri arzu edilmeyen durumlar yaratabilir. 

Buradan hareketle, özgürlüklerinin kurallarla kısıtlanmasına karşı çıkmaya hazır bireylerin ortak paydada buluştuğu toplumları geçmiş tecrübeler yani hafızayla şekillenmiş kurallarla yöneten devletin temsilcileri, kağıt üzerinde uygun gözüken kararlarını icra etmeden önce mevcut şartları iyice gözden geçirmeliler. Daha önce alınan kararların toplumda güveni arttırıp arttırmadığı, sadece ulusal değil uluslararası şartların ne şekilde geliştiği, rakiplerin davranışları, yeni akımlar ve paradigmalar, nesil farkları gibi önemli detayları dikkate almalılar. Özetle, sadece çoğunluğu değil, toplumun tüm katmanları ve onu oluşturan bireyleri de analiz etmek zorundalar. Ayrıca, bugün alınan kararların gelecekte yaratacağı etki ve komplikasyonlar da ciddiyetle tartışılmalıdır. Bugün parlak gelen bir fikir gelecekte arzu edilmeyen sonuçlar yaratabilir. Dolayısıyla ısrarcılık ve sabit fikir kritik karar alıcılar uygun özellikler değildir. 

Daha önce sıkça ifade ettiğim gibi, bir fikrin en dirençli savunucuları aslında onun en büyük düşmanlarıdır. Çünkü, aykırı fikirlerin uyanmasına ve başka zihinlerin kışkırtılmasına ön ayak olurlar. Bu sebeple sürekli fikir değiştirmenin de güvensizlik oluşturduğunun bilinciyle, şartlara göre esneyebilen bir yönetim anlayışı esastır. 

Doğru bilginin akması doğru işin olduğuna karar vermeyi ve nihayetinde işi doğru yapmayı sağlayacaktır. Ünlü astrofizikçi Hawking'in dediği gibi "bilgisayarınız ne kadar büyük ve kapasiteli olursa olsun, yanlış bilgi yüklerseniz sonuç yanlış çıkar." Buradan hareketle, doğru bilgi akışının sağlanması için bireylerin özgürlüğünün garanti altına alınması gerekir. Bireyler bazen sanat, bazen edebiyat bazen de doğrudan doğruya eleştiri yaparak düşüncelerini, korkularını ve ümitlerini ifade ederler. İfade endişeler ya da korkular sebebiyle her taraftan kısıtlanırsa karar alıcıların doğru bilgiye ulaşması imkansız hale gelir. 

Tüm bu özgürlüklerin garantisinin devlet olduğunu hatırlatıyor, herkese iyi dileklerimi sunuyorum.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün