'Bizim gibi yani'

Mois GABAY Köşe Yazısı
17 Kasım 2021 Çarşamba

Şu sıralar ‘Türk Yahudileri’nin üzerine nur yağdı!’ Yahudilik gerek edebiyatta gerekse de sinemada her daim diğer gayrimüslimler gibi ‘seksi’ bir konu olsa da Yahudi imgesi hepimizin bildiği gibi geçmişte maalesef genellikle ‘tefeci, fırsatçı, paracı’ gibi olumsuz anlamlarla sinema ve hatta edebiyatta karşımıza çıkmıştı. O kadar alışmıştık ki, Payitaht ve benzeri dizilerle olumsuz Yahudi imajını görmeye, Kulüp biz Yahudi toplumunu bile son derece şaşırttı.

‘Kulüp’ dizisinin başarıya ulaşmasını ne şans ne de sadece iyi oyunculuk veya güçlü hikaye olarak okumak gerekir. Dizi fikri oluşmaya başladığı andan itibaren en küçük ayrıntıya kadar ince ince işlenen, “Şu sözü söylersek acaba şu kitleyi incitir miyiz?” hassasiyetinde olan sinema tarihimizde geç kalınmış ama yüzleşmemize nihayet fırsat veren bir şaheser… Sevgili Rana Denizer Abla hikayeyi ilk paylaştığında ister istemez “Şimdi kimbilir yayına girince yine ne tür antisemit yorumlar coşar?” diye düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum.

Kimbilir belki de bu kez, dışarda ‘Yahudi’ye karşıt’ gibi görünmenin prim yapacağını düşünenler bile Anadolu’dan şehre yeni ayak basmış bir hammalın Sefarad sözünü duyunca ‘Bizim gibi’ demesinden etkinlenmişe benziyor. Evet, yıllarca Yahudi kültürünü komşularımıza anlatabilmek için yapılan faaliyetler, sergiler, 500.Yıl Vakfı Müzesi nezdinde düzenlediğimiz Yahudi mirası turlarımızın tek bir ortak amacı vardı belki de: “Bu Yahudiler de bizim gibi yani” dedirtebilmek. Antisemitizm tek bir dizi ile keşke bitebilse ama ortak dertlerimizi anlatabilme konusunda aşama kaydettiğimiz kanaatindeyim.

Geçtiğimiz pazar günü Kulüp dizisinin Raşel’i sevgili Asude Kalebek ile Galata turundaydık. Neve Şalom Sinagogunun girişindeki anı panosunu gördüğünde “Mois inanamıyorum, hem de 6 Eylül 1986, yani 6-7 Eylül yağmalamasının yıldönümünde yaşanmış, bu ne vicdansızlık!” sözleri ağzından döküldü. Haklıydı Raşel, o kadar susmuştuk ki şimdi artık gerçekleri konuşmak için bile en doğru zamanı bekliyorduk.

Dizinin yeni bölümlerini sabırsızlıkla bekleyenlere de ufak bir ipucu vereyim. Varlık Vergisi’nden, Cumhuriyet tarihimizin ilk 30 yılında yaşanan acılardan bahseden bir yapımda hele ki 1950’lerin İstanbul’unda dolaşıyorsak tabii ki ilerleyen bölümlerde ne çok hafifçe ne de duygu sömürüsüne kaçmadan yine tam olması gerektiği gibi ‘6-7 Eylül 1955’i’ de ekranda izleyeceğiz. Eminim değerli hocalarımız kolaya kaçmadan, ufak ayrıntılarla kitaplar dolusu yaşananları en çarpıcı şekilde hatırlatacaklar… 

Kulüp sadece bir dizi değil, Kulüp bu topraklarda tüm ‘öteki’ görülenlerin ortak hikayesi. Kendimizle, geçmişimizle yüzleşip daha iyi gelecek yaratabilmenin ortak çabası. Gerçek aşka inananların, terk edilenlerin, geçmişe özlem duyanların, daha iyi bir dünya mümkün diyenlerin, haksızlığa uğrayanların, bizim gibi yani diyenlerin ortak Kulüp’ü. Bu ailenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Sen de aynı hislerde misin? Kulüp’e hoşgeldin! 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün