Kulüp dizisi yayına girdiği günden beri gündeme damgasını vurdu. Kah Yahudi yaşantısına özlenen bir odaklama yapmasından, kah toplumumuzun katkılarıyla bezenmiş olmasından dolayı olsa gerek, Yahudi camiasında, her mecrada uzun uzadıya konu ediliyor, duyulan heyecan cömertçe paylaşılıyor.
Sanatsal kalitesine yorumda bulunmak haddime değil. Bir dönem filmi olmasından dolayı eserin özel ihtimam gerektirdiği bir gerçek. Sahne, dekor, kıyafet, aksesuarların özenle hazırlanmış olmasının yanı sıra, Kulüp örneğinde bir de Ladino’nun doğru bir şekilde montajlanması gerekiyordu. Sohbetlerin, şarkıların, kültürün oluşturduğu girift yapının anlaşılabilir şekilde izleyiciye aktarılması için gerekli olan çalışmanın kusursuz şekilde yapıldığı akış içerisinde kendini gösteriyor.
Çok dikkatli bir seyirci değilim. Dolayısı ile bölümleri ardı ardına izlerken yalnız anlatılanlara dikkat ettim… Hikaye, yapısal olarak bazı uçlar üzerine oturtulmuş gibi geldi bana. İçeriğinde 60-70 yıl önceki Yahudi yaşamına atıfta bulunulurken, seçilen karakterlerin toplumun genelini ifade etmeyen uç kişiliklerden oluşması, genelde İstanbul’un yeni yeni serpilmeye başlayan gece hayatı ekseninde ise bu benzerliğin tutarlı şekilde devam etmesi rastlantı olmasa gerekti.
Matilda Aseo’nun geçmişten o güne uzanan öyküsü, kızı Raşel’in uçlarda salınan yaşam şekli, İsrail’in genç kuşaklar için ciddi bir alternatif olarak görülmesi… Ve keza, Rum kökenli Niko’nun şahsında akseden acı ikilem –ki elbette ki bu yalnız Rumlarla kısıtlı değildi– Anadolu’dan göç edip İstanbul’da kendilerine yaşam alanı açmaya çalışanların durumu, cinsel eğilimleri değişik kişilerin savaşımı… Ötekilerin karşısında ve yanında olanlar… Zaman içinde basit bir denkleme indirgenecek ilişkiler…
Kulüp, bütün bu unsurların iç içe geçtiği bir buluşma noktası olarak başarılı, keyifle izlenen bir yapım. Tabii ki İstanbul’un eskilerinde yarattığı nostalji bambaşka… Hele bir de Yahudiler açısından bakılacak olursa… Düşünsenize, düzenbaz, açgözlü, cimri Yahudi tiplemesine inat, insansal kusurları bir yana, samimi bir Yahudi hayatına kapı aralanmış…
Aralanmış dememin nedeni de, dönemin Yahudi aile yaşantısını birebir etkileyen arka plan konusunda, izleyiciyi meraklandırması ve işi orada bırakması... Elbette ki bir TV dizisinden belgesel tadında bir derinlik beklemek haksızlık olur. Buradan hareketle birkaç tarihi konuya parmak basmak isterim…
Filmde bahsi edilen Varlık Vergisi kısa bir yazıda irdelenemeyecek kadar girift bir konudur ve verginin adaletsizce salındığı tüm gayrimüslim toplumların kolektif hafızasında, ‘sindirilmenin’ eş anlamlısı olarak yer etmiştir. Aşkale’deki çalışma kampları konusu ise, Nazi uygulamalarını çağrıştırmaktadır. Yahudi toplumunda yarattığı travmanın önemli bir nedeni budur şüphesiz. Matilda Aseo’nun babası, Avrupa’da yaşam hakkı elinden alınmış birçok Yahudi’nin akıbetini paylaşmıştır; hem de savaşa katılmamış ülkesinde. O dönemlerde siyaset, bürokrasi, gazete çevrelerindeki Nazi sempatisine, antisemit söylemlere de hakkını vermek gerekir. Alman ordusunun Yunanistan’ı işgal ettiğini, Nazilerin buradaki Yahudilerin neredeyse tamamını ölümlerine yolladığı bir dönemde dahi, Varlık Vergisi ve Aşkale sürecini yumuşatacak hiçbir argümanın olamayacağını düşünenlerdenim.
Kulüp bunlara bir hayli üstü kapalı şekilde değiniyor ve aslında üstüne düşeni yapıyor. Tabii ki 1955 Eylül pogromunu nereye oturttuğunu / oturtacağını da bekleyip görmek gerek. Filmin başında verilen “17 yıl sonra” referansı bu açıdan önemli ve o şekli ile hikayemiz pogromun ertesine düşüyor… Bu anlamda, 6-7 Eylül olaylarının neden konu edilmediği, milliyetçi baskının neden ‘yılın girişimcilik adayı’ şartı ile kısıtlı bırakıldığı ise aklıma takıldı…
Her durumda, konunun ele alınışı ve Yahudi kültürünün ilk kez bu kadar zengin şekli ile hakkı olduğu yere oturtulması çok hoş. Öylesine karmaşık, kültür anlamında bir o kadar zengin bu kadim kentin çok da uzak olmayan tarihindeki çok sesliliğe yer vermesi açısından Kulüp, azımsanmayacak bir girişim sergiliyor. Bunu sulandırmak, değersizleştirmek veya çıkartmak ise biz izleyicilerin elinde, şüphesiz.