Bildiğiniz üzere Fenerbahçe sekiz senedir ligde şampiyonluk ipini göğüsleyemiyor. Bu sekiz senede Sarı-Lacivertliler saha içinde olduğu kadar saha dışında da fazlasıyla manşetlerde kendine yer buldu. 2018’de Ali Koç’un başa gelişiyle çok büyük ümitlere yelken açmak isteyen taraftarlar, ilk üç sene beklediğini bulamadı. Şu anda da liderin 10 puan gerisinde bulunan Fenerbahçe’de taraftarlar tarafından panik başlamış durumda. Peki sekiz senelik hasret kime yazmalı? Fatura kime çıkmalı? Fenerbahçe bir kısır döngüye girmiş gözüküyor. Birden çok dinamik bu kısır döngüyü oluşturuyor. Bugün Fenerbahçe’nin farklı dinamiklerine göz atacağoz.
1-Taraftarın sabrı tükendi, tahammül sıfırlandı
Sekiz senedir gelmeyen şampiyonluk, 11 yıllık şampiyonlar ligi özlemi, vaadedilen başarılar ve sonunda tazminatı ödenip uçağa bindirilen yıldızlar. Fenerbahçe taraftarı nerdeyse 10 yıldır bu dört köşe arasına sıkışmış durumda. 2010’dan önce neredeyse her iki senede bir kupayı havaya kaldıran Sarı-Lacivertli taraftarları artık şampiyonluktan başka hiçbir şey tatmin etmiyor haklı olarak. Her sene gelmeyen şampiyonluk, her taraftarın sabrını sıfıra yaklaştırıyor. Bu durum da, henüz beşinci haftada kaybedilen ilk puanda protestolara yol açıyor. Halbuki her takım bu yarışta puan kaybedecek, fakat söz konusu Fenerbahçe olunca taraftarlar, “Bu sene de olmayacak” diye söylenmeden kendini alıkoyamıyor. Aslına bakılırsa hiç de haksız sayılmazlar. Fakat yine de bu kadar tahammülsüzlük, sahada ter döken oyuncuları da kötü etkiliyor, artık ‘Kadıköy Cehennemi’ rakipler için değil, Fenerbahçe için kullanılan bir deyim oldu. Peki taraftarlar sabırsız, tahammülsüz. Hepsi bu mu? Buyrun ikinci maddeye…
2-Büyük yönetim yanlışları, panik transferleri
Bana kalırsa bu kısır döngüdeki en büyük pay yönetimin. Taraftar kimi zaman haksız da olsa her zaman duygusal davranmaya hakkı var. Taraftar başlı başına duygusallıktan geçer. Peki ya yönetim? İşte orada işler tersine dönüyor. Yönetim duygusallık kaldırmaz tam tersine, ciddi bir profesyönellik ister. Fakat hem Aziz Yıldırım hem Ali Koç yönetimleri, uzun süren başarısızlığın üstünü örtmek ve bir nevii taraftarın ‘gazını alabilmek’ adına, plan ve programa tabii olmayan ‘yıldız’ oyuncular tramsfer etti. Belki yaz döneminde, imza attırılarak gövde gösterileri yapıldı fakat bu şovlar sahaya yansımadı. Haliyle, plansız yatırımların cefasını yine cefakar taraftarlar çekti.
Diğer iki önemli yönetimsel yanlış ise, teknik direktör seçimleri ve verilen vaadlerdi. Fenerbahçe yönetimi hep çıtayı en yükseğe koydu. Evet, Fenerbahçe için doğru olan buydu. Fakat Ali Koç seçildikten sonra da gördüğümüz kadarıyla, içinde bulunulan ekonomik durum bu çıtaya ulaşmaya pek yardımcı olamıyor. Belki de hedef, “Üç sene şampiyonluk beklemeyelim, ekonomiyi düzeltip aşağıdan oyuncu yetiştireceğiz. Üç sene sonra uçacağız” gibi realist şekilde düzenlenmeli. Taraftar da -her ne kadar bu hedeften memnun kalmayacak olsa da- beklentisini bu hedefe orantılı ayarlayabilir.
Başarısızlık, sezonun yarısında teknik direktör göndererek çözülmediği gibi, sezonun bitimine dört ay kala yeni bir teknik direktörle de kazanılmaz. Bundan iki sene evvel, “Siz beni anlamadınız” dedikten bir ay sonra Ersun Yanal ile anlaşan ve taraftarı karşısına almaktan korkan Ali Koç belki de o gün teslim bayrağını çekmişti. Fenerbahçe’de ne yazık ki, çok yanlış şekilde “Teknik direktör şampiyon yapar” mantalitesi oturmuş durumda. Tabii ki teknik direktör şampiyon yapabilir fakat saha arkası işler çözüldükten sonra bu mümkün olabilir. Fenerbahçe, özellikle Ali Koç yönetimi, Samandıra’daki hocadan kopmuş, gruplaşmış oyuncuların problemlerini çözmek yerine hoca arayaşına başlamasaydı, belki de farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. Tabii ki bunla bitmiyor. Buyrun üçüncü maddeye…
3-Eskiye dönüş hastalığı, eskiden başarı bekleme
Fenerbahçe’de bir grup taraftarın, beni ve başka birçok fenerbahçe taraftarını ciddi anlamda ilallah ettiren bir anlayışı var; “Eskiye dönüş”. Üst üste iki puan kaybında sosyal medyada Ersun Yanal, Aykut Kocaman, Daum videoları dönmeye başlıyor. Gerçekten yetmedi mi sizce de? Tabii ki Yanal, Kocaman gibi teknik direktörler Fenerbahçe’ye çok emekleri geçen değerli hocalar. Fakat, yaşanmış, okunmuş bitmiş kitaplar bir daha okununca aynı hissi almazsınız. Aslında burda taraftara da kızamıyorum, ilk başta dediğim gibi, taraftar en son mutlu günlerini kimle yaşadıysa başında onu görmek istiyor. “Nasılsa onla başardık, bir daha başarırız” diyebiliyor. Fakat futbolda denenmişi denemenin, hele hele fenerbahçe’deki ikinci baharlarının sonu güzel bitmediği bu kadar aşikarken, böyle bir şeye ne gerek var.
Fenerbahçe’de yaşanan krizi, kısır döngüyü size üç farklı maddede toplamaya çalıştım. Fenerbahçe bir gün ipi göğüsleyecek, o zaman da oturup Sezar’ın hakkını Sezara teslim edeceğim bir yazı yazacağım. Yazıyı bitirmeden çok sevdiğim, fırsat buldukça dinlediğim, eski gazete yazarı, Fenerbahçe araştırmacısı Bülent Değerli’den alıntı yapmak istiyorum. “Fenerbahçe neşe sever. Sinir stress yönetmeyi pek bilmez, fakat mutlu olduğunda da onun kadar rekorlara imza atan başka takım bulamazsınız.” Genelde tüm şampiyonluklar da bu şekilde yaşanmıştır.