Polarize olan dünyamız artık sadece siyaset ve politikacıların tekelinde savrulmuyor. Her halükârda uçlarda yaşadığımız çağın adı kesinlikle polarize çağ olabilir. Çözümü bir yana gittikçe büyüyor.
İklim zirvesini konuşuyoruz, hatta dünyaca önemli olduğunu söylüyoruz fakat daha sokaktaki çöp sorununu çözemedik.
New York’tayım, burası açık hava çöp müzesi gibi! Yani dünyada böyle bir müze var mı bilmiyorum ama Manhattan şu aralar tam olarak bunu temsil ediyor. Metrelerce yığın yığın kaldırımlardan taşan siyah çöp torbaları geldiğimiz çağın, şahane bir resmi.
Bazı temizlik işçileri New York’a gelen aşı zorunluluğunu protesto ettiği için çöpleri de toplamıyor. Yani aşı istemiyorum ama her yeri bok götürebilir. Sağlık bunun neresinde derseniz? Yok. Aklıma, “Bazı insanlar yaşar bazıları da sadece vardır” sözü geliyor. Ama bu söz de bir polarizasyon oluşturuyor. Sonuçta ilan ettiğim, koşul dışına sınır çizen başka bir tanım haline geliyor.
Türkiye’ye gelirsek, çöp atma ve toplama kültürümüz o kadar gelişkin ki, balkonlardan çöp atanlara ödül verilebilir.
Kim kaldırımı daha iyi tutturuyor ödüllerine bu sene yedinci kattaki Melahat Hanım layık görülebilir. O derece değişik kategoriler çıkar. Şimdi merakım şöyle ilerliyor. Çöpünü toplayamayan ve bunun önemini fark edemeyen toplumlardan iklim bireyleri nasıl oluşacak?
Sağlıklı yaşamı sadece organik yemek zanneden bir nesil, toplayamadığı, yere attığı çöplerle zehirlendiğini nasıl anlayacak? Ya da ne zaman farkına varır?
Kendi çöplerini toplamamak, sokağa fırlatmak ya da aşıyı protesto ederken sokakları çöple baş başa bırakmak! Hepsi insanların sadece kendileri uğruna çevreyi ne kadar önemsemediklerini anlatan çeşitli eylemler. Ve bu eylemlerin toplamıyla iklim zirvesi arasında nasıl bir kafa olur siz düşünün. Polarize olmuş dünyanın bi-polar kafaları…
Zam yağmuru
Düşer durur yüreğime… Böyle giden bir şarkı vardı. Yaz yağmuru diye başlayan. Zam gelmeyen bir şey kalmadı galiba. Sonunda herkes, nasıl olsa yine zam gelir diye stokçu olmaya başlayacak. Ki özellikle ilaçları bu stok çukurundan kurtaramadılar. Ama ayrıca gerçekten bir aldığınızı bir sonraki ay demiyorum artık bir sonraki hafta nerdeyse aynı fiyata bulamıyorsunuz.
Bir yanda polarizasyon burada bile var. Bu kadar zamdan şikayet eden varken, öte yanda yarın yokmuşçasına yaşamlar da var. Zenginlikten bahsetmiyorum. Sermaye karşıtı gibi söylemler değil bunlar. Tuhaf bir ekonomik algı var. Kimi kitleler bundan memnunken, kimilerinin umurunda değil. Acıklı olan ise durumumuzu Amerika gazeteleri açık açık yazıyor. Yani bizden tık yok. İsrail Haaretz gazetesi ve İngiliz Financial Times’ın yorumları gerçekten iç açıcı değil.
TÜİK verileri ve gerçek hayat zaten örtüşmüyor. TÜİK enflasyon verilerine göre hayatta kalmak zor. Erdoğan’a göre ise daha ne istiyorsun ey kitle…
Linç görüntüleri
Ankara, Çubuk’ta şehit cenazesinde bir inek hırsızının, Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptığı saldırının görüntülerini Erdoğan grup konuşmasında kullanmıştı. İtirazlar bir yana olayı yargıya taşımak vs. apayrı! İnsanı esir alan ve böyle bir hata yaptırmaktan çekinmeyen adımın kaynağı çok düşündürücü. Kim olursa olsun bir siyasetçinin linç görüntülerini siz onaylamış gibi gösteriyorsunuz. Gözlerime inanamadım izlerken. Herkese olabilir. Çünkü ülke her konuda ikiye ayrılmış durumda. Her konuda ayrışıyoruz. Siyasetin fikri polarizasyonu bir yana şiddeti kürsüye taşıyıp ne demek istenmiş olabilir diye düşündüm. Cevapları çok vahim. Yani en azından aklıma gelenler. Garip bir iletişim anlayışı.
Dünyanın demokrasi zirvesinden çok polarizasyon zirvelerine ihtiyacı var.