Kardeşleri tarafından hor görülen, öldürülmeye çalışan ve sonunda satılan, Mısır’da Tek Tanrı’ya inanan yegâne kişi olarak bilinen ve inancını korumayı başaran, ahlaki konularda zindana atılma pahasına asla taviz vermeyen ve çizgisini koruyan Yosef’in Mısır zindanlarındaki 12. yılı yaşanmaktadır. Kardeşlerine karşı gördüğü rüyalar nedeniyle on yıl, sakiye güvenerek Tanrı’ya olan güvenini tam göstermediği için artı iki yıl Yosef hâlâ hapistedir. Ancak Midraşik kaynakların verdiği bilgide olduğu gibi kurtuluş uzun yıllar boyunca beklenir ama birdenbire gelecektir prensibi artık Yosef için de kurtuluşun gelmek üzere olduğunu haber vermektedir. Yosef en alttan en üste olan basamakları yıldırım hızıyla çıkar ve dünyanın o zamanki süper gücünün iki numaralı adamı olur.
Rabi Lord Jonathan Sacks’ın (Z”L) bu peraşa ile ilgili açıklamalarını okurken Yosef’in üç özelliğinden söz ettiğini görmekteyiz. Her şeyden önce Yosef hayal kurabilen biridir. Bunu gördüğü anlamlı rüyalarda gözlemlemek mümkündür. Hayal kuran kişinin gerçekten ufkunun daha geniş olduğu bilinen bir gerçektir. Hayal kurmak her zaman hayalperestlik anlamına gelmez ama bunları doğru anlayabilmek gerekir. İşte Yosef’in Tanrı vergisi olarak kendisine verilen bir başka hediye de bu rüyaların ne demek istediğini anlayabilmesidir. Gerek saki ile fırıncının gerekse kendisine başka türlü anlatılsa bile firavunun rüyalarını doğru bir şekilde irdelemek ve açıklamak Tanrısal bir yeteneğin açığa çıkmasıdır. Rabi Sacks’ın söz ettiği en önemli özellik ise sorunlara çare bulma özelliğidir. Evet, rüyayı ‘yedi yıl bolluk yedi yıl kıtlık’ olarak yorumlamak bir yetenektir ama o anda çözümü de getirmek üstünlüğü ortaya koyan bir özelliktir. “Şimdi; Paro, zeki ve bilge bir kişi belirlemeli ve onu Mısır ülkesi üzerine atamalıdır.” Yosef sadece çözümü söylememekte, çözümün nerede daha doğrusu kimde olacağını da işaret etmektedir. İşte bütün bu özellikleri görebilen Paro etrafında ‘Tanrısal ruha sahip başka birinin olmadığını’ beyan eder ve Yosef basamakların olabildiği en tepeye yükselir.
Çözüm nerede? Mikets peraşası Hanuka içinde okunur. Burada da Yosef gibi çözüne odaklı kişileri görmek peraşamız ile Hanuka mucizesi arasında bir başka bağı göstermektedir. Elbette ki Helen ordusuna karşı direnmek ve onlarla savaşmak kolay değildir. Ama çözüm asla ‘Helenleşmek’ değildir ve olmamalıdır. Tarihte daha sonra defalarca denenen ‘emansipasyon’ hiçbir şart ve koşul altında olumlu sonuç vermemiştir. Gelecekte de vermesi mümkün değildir. Hanuka olayında bir avuç kahramanın çözümü nerede gördüğü açıktır. Çözüm, askeri zaferi kültürel zafer ile taçlandırmak ait olduğumuz yer olan Bet Amikdaş’a işlevini geri kazandırmaktır. Çözüm, maneviyatın ışığı olarak kabul edilen menorayı ‘saf’ zeytinyağı ile yakmaktır. Evet, rabiler zor durumda menora için saf olmayan zeytinyağının kullanılabileceğini söyler ama burada amaç sadece menorayı yakmak değil geleceğin ‘saf’ olmak konusunda mesaj vermektir. Amaç çözümün nerede olacağını göstermektir.
Globalleşen günümüzde bunu başarmak günden güne daha da zor olmaktadır. Farklılaşan değer yargıları asıl değerlerden uzaklaşmakta geçmişte ‘tiksindirici’ görülen olay ve durumlar günümüzde ‘olağan’ karşılanmaktadır. Aile içinde dahi bu farklılıklar ailelerin bütünlüğünü bozmakta ve kuşaklar arası çatışmalar toplumsal birliği tehdit etmektedir.
Yosef’in firavuna söylediği daha doğrusu ima ettiği gibi çözümün nerede olduğu bellidir. Hanuka mumlarının derinden gelen sesleri ışığı izlememizi söylemekte ışık da kaynağını Tora’dan almaktadır.