Dönem dizisi çekmek nerede olursa olsun zordur. Film veya dizi içerisinde geçen planda o döneme ait en küçük bir detay bile gösterilmeye çalışılır. Hollywood gibi sinema endüstrileri için bu çok kolay olsa da Türkiye, İsrail gibi son dönemlerde küresel sahada isimlerini sıkça duyuran ülkeler için bu nispeten zordur, çünkü endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan kentsel dönüşüm veya yenileme, her iki ülkenin de dönem hafızalarını yok etmektedir. Bugün Tel Aviv’deki Hayarkon Caddesinde 50’li veya 60’lı yıllara ait planlar çekmek, ileri bilgisayar teknolojisini kullanmadığınız sürece çok zordur. Bunun en güzel örneğini İstanbul’un İstiklal’i için Netflix’te gösterime sunulan Kulüp dizisinde görebildik. Başarıyla kotarılmış sanat yönetimi, diziyi izleyen herkesi o yıllara geri götürmeyi başardı. Ancak, İsrail’in bu konuda belki bir avantajı daha olabilir: Mekân olarak Negev’in seçildiği veya çöl temalı yapımlar yönetmenin ve ekibin işini kolaylaştıracaktır.
Geçtiğimiz günlerde ‘Valley of Tears’ dizisini izleme şansım oldu. Dizinin İbranice ismi ‘Sh’at Neila’, 2020 yılında çekilmiş. ‘Valley of Tears’ aynı zamanda İsrail toplumunda Golan Tepelerine verilen isim olarak da bilinir. Dizi, kısaca 6 Ekim 1973 günü ve sonrasında Yom Kipur’da Suriye ve Mısır kuvvetleriyle yaşananları bütün çıplaklığı ile anlatıyor. Dört gün süren çatışmalar esnasında geçen olaylar ve o dönem İsrail politikası, dizinin temelini oluşturuyor. IMDB’den 7.7 alan ancak bana göre hak ettiği rating’in 8.0’in üzerine olması gereken bu yapımın yönetim ve oyuncu kadrosundan bahsetmek isterim. Bu satırlarda daha önce de İsrail yapımı dizi ve filmlerden söz etmiştim. İtiraf etmem gerekirse izlediğim birçok İsrail yapımında (hepsi için diyemeyeceğim, çünkü bazıları bizdekileri aratmıyor) gün geçtikçe artan bir kalite görüyorum. Dizinin yönetmeni Yaron Zilberman. Zilberman, çok tanınan bir yönetmen değil, son on yılda dört film yönetmiş. Yönettiği yapımlar arasında ‘Watermarks’, Nazi Dönemini irdeleyen bir belgesel. Deneyim olarak oyuncular arasında dikkat çeken ilk isim ise Lior Ashkenazi. 1969 doğumlu Ashkenazi’nin en bilinen filmi ‘Heart Shulayim’. 2011’de oynadığı bu dramada birçok ödüle layık görülmüş. Ashkenazi, ‘Sh’at Neila’ dizisinde Meni Ben-Dror adında, sol görüşlü bir yazarı canlandırıyor. Kendisi eski bir asker ve yaşayıp gördüklerinden sonra tabiri caizse yoluna ‘Eski Tüfek’ olarak devam ediyor. Dizide, çatışmada kaybolan oğlunu arayan bir babayı canlandırmakta. Ashkenazi ile birlikte bence performansıyla göz doyuran bir başka oyuncu ise tank kumandanı Nimrod Caspi’yi canlandıran Omer Perelman Striks. Canlandırdığı Caspi karakteri, savaş esnasında “Psikolojik bir çöküş nasıl olur?” ve “Bu çöküş sonrası nasıl hatalı kararlar alınabilir?” sorularının cevaplarını güzel bir şekilde sunuyor. Oyuncu, kendisine örnek olarak ‘Full Metal Jackets’ ve ‘Thin Red Line’ gibi klasik savaş filmlerini örnek almış. Dizide izleyici olayların içine öylesine çekiliyor ki tank kumandanının aldığı bazı kararları sorgularken insanın sinirleri bozuluyor. Deneysel olanların dışındaki medya metinlerinin amacı da bu değil midir zaten; mümkün olduğunca özdeşleşme yaratmak…
Dizide, sinema tarihinde tam da o dönemlerde Börek Filmleri furyasında ve sonrasında gördüğümüz İsrail toplumunda yaşanan Aşkenaz-Sefarad çatışmasını, o dönem kibbutzlarda yaşayan ‘Elit İsrail’ toplumu ile şehirlerde, varoşlarda yaşayan toplum arasındaki çatışmalara çokça yer verilmiş. Bütün bunların üzerine orduda da yaşanan savaş pilotlarıyla piyadeler arsasındaki belirgin kayırma da gözlerden kaçmıyor değil. Bu arada küçük bir not. Şu sıralar adından sıkça söz ettiren Gal Gadot’a kısa zaman sonra bir rakip daha geliyor: 1994 doğumlu Joy Rieger. Dikkatli gözler ne demek istediğimi diziyi izleyince anlayacak.
Varoşlarda yaşayan, İspanya, Portekiz ve Kuzey Afrika kökenli Yahudileri, yani Sefaradları ve/veya Mizrahileri temsil eden Jacky Alush, Marco ve Melachi karakterlerine de ayrıca dikkat etmek gerekiyor. Bu tiplemeler, Imri Biton, Ofer Hayoun ve Maor Scwitzer isimli oyuncular tarafından oynanmış. Bu karakterler, İsrail’de halen yaşanmakta olan bazı sosyal ayrımların vücut bulmuş hali diyebiliriz.
Son olarak, biraz ‘Rain Man’, biraz da ‘Mercury Rising’ filmlerinde işlenmeye çalışılan ileri zekâlı, ama iletişim sorunları olan tiplemelere de ‘Avinoam Shapira’ karakteri üzerinden atıfta bulunulmuş. Shapira, eğer bir ‘savaş rehberi’ kitabı varsa bu kitabın her sayfasını ezbere bilen, ileri derece panik, hızlı düşünen, hızlı konuşan ancak kendisini etrafa kabul ettiremeyen genç bir istihbarat subayını canlandırıyor. Sürekli olarak, ‘farklı’ olduğu için toplum tarafından kabul edilmemiş ve kitapları en iyi arkadaş olarak gören bir karakter.
Eğer bu aralar iyi bir dizi arıyorsanız ve son zamanlarda popülerleşen Unorthodox, Shtisel ve Kulüp sonrası farklı bir arayış içerisindeyseniz, bu diziyi şiddetle tavsiye ederim. Şimdiden iyi seyirler.