Ben… Nerede başlıyor, nerede bitiyor ben dediğimiz? Tenimizde mi? Bedenimizde mi? İpek Duben’in 1980’lerde yarattığı eseri ‘Şerife’ gibi ayıp olur diye göstermek istemediğimiz bedenimizde mi başlıyor? Toplumsal varlığı ya da emeği görülmeyenin temsili olarak giydiğimiz/giyme ihtimalimiz olan bir kıyafetin gazete kupürleri ile doldurularak içinde olmadığı varsayılan boşluklarında mı? Ya da kasları ile gurur duyan bir sporcunun küçücük bir gazete kupüründen yansıyan duruşunda mı? Bedenimizde mi?
Kadın olan, göçmen olan, yerinden edilen, yabancı coğrafyalarda Türk olan, öteki olan kimliğimizde mi? Ben! Yıllar içinde buluntular arasından toplayıp biriktirdiklerimizden mi oluşuyor ben dediğimiz? Ya da bıraktıklarımızdan mı? Kimlik, öteki, şiddet konularını sürekli işleyen İpek Duben’in sanat yaşamı boyunca sorgulamaları ardı ardına önümüze düşüyor Salt Beyoğlu’nda bu hafta basına tanıtılan ‘Ten, Beden; Ben’ isimli retrospektif sergisinde. Sorgulamalar, yeni sorgulamaları getiriyor. Sanatçının atölyesinin kuytu köşelerinden göz kırpan detaylar yeni bir yorumlamayla günümüze taşınıyor. 40 yılda birçok şey değişmiş gibi olsa da yaşamlarımızda kimlik sorgulaması hep aynı yerde kalmış. Şiddet, karısını bıçaklayan erkekler, kocasının kulağını kesen kadınlar, gazetelerin 3. sayfa haberleri… Adeta bir “love game”, bir aşk oyunu… Bir sorgulama odası, şiddeti odağına alan bir rulet masası… Katilin kurbana, kurbanın katile dönüştüğü bir çıkmaz! Renkli, ışıl ışıl, müzikli… Çıkmaz bir sokak yine de! Melekler ve soytarılar… Geçmişe bakarken, ya da bugünü yaşarken, izlerken bazan meleğe bazan soytarıya dönüşen izleyiciler. Biz, hepimiz. Ötekileştirdiklerimiz. Ötekileştirirken, ötekileşen bizler. Farkında mıyız? Göç ederken, vatanımızdan uzaklara giderken ya da gitmek zorunda kaldıkça belki bir cennet parçası arayışında geçmişimize, belki de bizi biz yapana veda ederken ötekileşen bizler. Öteki nerede başlıyor? Tende mi? Bedende mi? Tüketen, tüketirken kendimize eklediklerimiz, biriktirdiklerimiz, biriktirirken paylaştıklarımız… Attıklarımız belki de… Sahi insan biriktirdiklerinden mi oluşuyor? Yoksa bıraktıklarından mı? Merhabalar mı yoksa elvedalar mı bizi bugün olduğumuz biz yapan? Kimliğimiz. Her an değişen, dönüşen, bize eklemlenen ya da bizden ayrışan kimliğimiz… Bütün bunların ötesinde bir üst kimliğimiz var mı? Sorular… Sanatçının sorduğu ve izleyicinin kafasında oluşan sorular. Gözler, izledikçe izlenenler...
Peki ya, cevaplar? Belki de hiç yoklar, belki de hiç olmadılar. Belki de hiç olmayacaklar. Ancak sormak, soruları sormak, açığa çıkarmak bir farkındalık yaratmak adına önemli. Çünkü, ancak bu farkındalıkla ötekinin yerine kendisini, korkunun yerine de sevgiyi koyabilir insan.
İpek Duben’in İstanbul-Chicago ekseninde yaşadığı, hissettiği, düşündüğü ve yarattığı, toplumsal cinsiyet meseleleri, şiddet, yerinden edilmeler, zorunlu göçler ve tüketim çağının çelişkilerini doğu /batı ekseninde yerel ve evrensel bir bakışla sorgulayan 40 yıllık sanat pratiğini bir araya getiren ve sanatçının işlerinde sıkça kullandığı kendi beden imgelerinden esinle adlandırılan ‘Ten, Beden; Ben’ sergisi SALT’tan Amira Akbıyıkoğlu, Farah Aksoy, Sezin Romi ile Vasıf Kortun tarafından programlanmış. Bu sorgulamalara kendi sorgulamalarınızı eklemlemek için 3 Nisan 2022’ye kadar vaktiniz var.