Yıllar öncesine döndüm…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
15 Aralık 2021 Çarşamba

Bugün günlük gazetelerin hangisini açarsanız açın haberler aşağı yukarı aynı: “Dolar 15’e, Euro 17’ye yaklaştı; üniversite öğrencileri yaşayacak yer bulamıyor; yağa, una, tuvalet kağıdına zam geldi; COVID aşısının 2. dozu yeni varyantlara karşı eskisi kadar koruyamıyor, 3. doz daha iyi koruma sağlıyor; asgari ücrete yüzde kaç zam gelecek?” vb. Üzülüyorum, içim sıkılıyor. En çok da hayatları boyunca ders çalışırlarsa iyi bir geleceğe sahip olabileceklerini düşünen, yıllarca çalışmalarının ödülü olan üniversiteyi kazanmalarına rağmen maddi imkansızlıklar ve gayrimenkul fiyatlarındaki mantık dışı yükseliş yüzünden kalacak yeri bile olmayan, üniversite öğrencileri için üzülüyorum. Çalışmanın, doğru olanı yapmanın, onlar için iyi bir gelecek garanti etmediğini, daha üniversitenin ilk senesinde üzücü bir şekilde anlıyorlar. 

***

Kendi üniversite yıllarımı, özellikle de ilk senemi düşündüm. O dönem çok az Türk öğrencinin gittiği yurtdışındaki okulumda yurtta kalırken, çoraplarıyla koridorda yürüyüp sonra aynı çoraplarla yatağına girip yatağında ısmarladığı pizzasını yiyen Kaliforniyalı oda arkadaşım aklıma geldi. Hâlâ bugün, ülkemizde de olan o zincir pizza markalarından birinin pizza kokusundan rahatsız olurum, hiç elim gitmez.

Oda arkadaşımın hijyeninden, bitmek bilmeyen telefon konuşmalarından, yemeğini, suyunu, hatta bir bisküvisini bile ikram etmemesinden ve paylaşmamasından şikâyet ederken, 28 yıl sonra bugün buradaki üniversite öğrencilerinin yanında aslında ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. O dönemin problemleri gibi gözüken bilgisayar odasında ödevimi basmak için sıra beklemek, oda arkadaşımın gürültüsü yüzünden derslerimi kütüphanede çalışmak, bir dersten bir derse kampüsün öbür ucuna 15-20 dakika yürümek gibi problemler şu anda o kadar önemsiz geliyor ki… Benim öğrenci olduğum yıllarda, yani 90’larda bir üniversite öğrencisi okulda veya lokantalarda çeşitli işlerde çalışarak ve harçlıklarından biriktirerek Amerika’nın çeşitli yerlerine seyahat etme, gezip görme imkânı yakalayabiliyordu. Şu anda Türkiye’deki öğrenciler için maalesef bu artık hayal bile olamayacak kadar uzak. Değil başka ülkelere gitmek, kendi ülkelerini bile gezip görmeleri temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra imkansıza yakın. Tek dileğim şu anda üniversiteye başlayanların okumaktan vazgeçmemesi…

***

90’lı yılların ortalarında “Türkiye’de Arapça mı konuşuyorsunuz?” diye soran Amerikalılara çok bozulurdum. İkinci en popüler soruları ise Türkiye’de ünlü bir burger zincirinin olup olmadığı idi.  Hepsine sabırla dilimizin Türkçe olduğunu, ülkemizde Arapça konuşulmadığını anlatırdım. 2020’lerde ise ülkemde bazı ünlü alışveriş merkezlerine girdiğimde Türkçeden çok Arapça duyduğumda, sokaktaki en şık kıyafet mağazasından, büfeye kadar çeşitli mağazaların vitrinlerinde Arapça harfler gördüğümde o günler aklıma geliyor. Hayat kargaşasına karıştığımız son 10-15 senedir hiç anmadığım öğrencilik yıllarını, bu aralar çok hatırlar oldum. “Bizim zamanımızda” diye başlayan cümleler, eskiden eleştirdiğimiz “yaş alma” alameti midir acaba?

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün