Firavun ile Moşe’nin ilk karşılaşması sonuç açısından ciddi bir yenilgi, başarısızlık gibi düşünülebilir. Zira firavun Moşe’nin Tanrı’ya haklı korban yapmak için götürmesi isteğine kesin bir ret cevabı vermiştir. Sadece bununla da kalmayarak Bene Yisrael’in işlerinin ağırlaşması için kölelere hazır verilen saman uygulamasını kaldırtmış kölelerin kendi samanlarını kendilerinin bulmasını istemiştir. Tuğla sayısında eksilme olmaması konusunda da kesin talimat vermiştir.
Bene Yisrael’i ‘tembel’ olmakla suçlayan firavun insanların çok fazla boş zamanları olduğunu var saymış, bu nedenle de işten daha farklı düşüncelere yoğunlaştıklarını iddia etmiştir. Firavun Bene Yisrael’in kutsal meselelerle ilgilenmek için vakit bulamaması için zihninde böyle bir çözüm bulmuştur.
Rav Moşe Hayim Luzzato tarafından yazılan Mesilat Yeşarim adlı eser firavunun bizleri kendimiz olmaktan alıkoymak için bulduğu yöntemlerin benzerlerinin aslında ‘yetser ara’ tarafından da kullanıldığını paylaşır. ‘Yetser ara’ zihnimizi meşgul etmenin yollarını arar. Yaşamı olması gerektiği gibi yaşayabilmemiz için düşünmemizi engellemeye, düşüncelerle kutsal yöne kaymamızı engellemeye çalışır.
Mesilat Yeşarim, bir kişi davranışlarını ve Tanrı ile olan ilişkisini düşünmek için biraz zaman ayırırsa, motive olacağını ve gelişmeye yönlendirileceğini kesin olarak belirtir. Ancak bizler düşünmek için zaman ayırmaya pek de yanaşmayız. Çünkü firavun gibi ‘yetser ara’ da zihnimizi farklı şeylerle meşgul etmemiz ve kutsal değerlere vakit ayıramamamız için her şeyi yapmışlardır ve yapmaya da devam edeceklerdir.
‘Yetser Ara’, insanlık tarihinde hiçbir zaman bu çabada günümüz ve çağımızdaki kadar başarılı olmamıştır. Bugün, bir insan kendini yapacak hiçbir şey olmadan yalnız bulduğu zaman, örneğin bir trene binerken ya da bir bekleme odasında, içgüdüsel olarak telefonunu çıkarır ve okuyacak bir şey ya da karşılık gelecek birini arar. Ya da oyun oynamaya başlar. Hepimiz doğal olarak meşgulüz, ancak düşünmek için özel olarak tasarlanmış küçük zaman dilimlerini de cep telefonlarımızla ilgilenerek heba etmekteyiz. Kısacası zamanımızı boşa harcamak konusunda oldukça başarılıyız.
Bunun olası nedeni, en basit ifadeyle tefekkür etmekten korkmamızdır. İçgüdüsel olarak biliyoruz ki, eğer hayatlarımız hakkında ciddi şekilde düşünmek, davranışlarımızı değerlendirmek, nasıl farklı yaşamamız gerektiği ve nasıl gelişebileceğimizi düşünmek için biraz zaman ayırırsak, o zaman değişim ihtiyacının farkına varmaya başlarız. Tüm bunları görmezden gelmek, rahatsız edici ve zor bir kişisel gelişim sürecinden geçmekten çok daha kolaydır. Firavunun atalarımıza yaptığını biz kendimize yapıyoruz. Kendimizi tefekkürden korumak için boş şeylerle meşgul ediyoruz.
Rabi Eli Mansour bu eğilimin üstesinden gelmemiz gerektiğini ifade etmektedir. En önemli ‘işimiz’, dünyadaki payımızdır ve kendimizi iyileştirmek için nerede ‘yenilememiz’ gerektiğini belirlemek için düzenli olarak düşünerek kararlar almalıyız. Hele boş zamanlarımızı doldurmak ve manevi potansiyelimizi görmezden gelmek yerine, kendimizi ve yaşamdaki yönümüzü ciddi bir şekilde düşünmek için boş anlarımızdan yararlanmalı, yapmamız gereken değişiklikleri düşünmeliyiz.