İki sene öncesine kadar, magazin diye adlandırırsam ayıp olabilir, ‘sosyete’ haberlerini her hafta gittiğim kadın berberinde okurdum. Kuşe kâğıda basılmış, resim altı yazılarla dolu sayfalar… Gazetelerin almakta zorlandığı reklamlar, bu mecmualarda tam sayfa yer alıyordu. Demek ki tirajları hayli yüksekti.
↔↔↔
COVID-19 ortaya çıkınca, bir sene boyunca kuaföre ayak basmadım. Ondan sonra da benzer iş yerleri tedbir amacıyla, gazete/ mecmua alımına son verdi.
Ancak söz konusu mecmualarda ünlülerle yapılan röportajlar ilgimi çekerdi. Sorular hemen hemen birbirinin aynı olurdu. “Yurt dışında en çok hangi ülkelere gitmeyi seversiniz? En çok sevdiğiniz koku hangisi? Dostlarınızla en çok hangi restoranlara gidersiniz? Vazgeçemediğiniz üç şey… Okuduğunuz son kitap… En çok nelerden hoşlanmazsınız? Yeni yıl için dilekleriniz…”
↔↔↔
Tabii bu sorular anında (!) yanıtlanacak türden değildi… Oysaki ben 2022 Miladi takvim yılı için ‘en çok’ olmasını istediklerimi ve ‘en çok’ duymak istemediklerimi hiç düşünmeden sıralayacağım. Zira her yanıt çok uzun süreden beri yüreğime kazınmış durumda.
Duymak istemediklerim:
1) PCR testi…
2) Kaç aşı oldun?
3) Delta mısın, Omicron mu?
4) Kapalıda mı oturdunuz, açıkta mı?
5) Çocukların okulu yine kapandı.
6) Sinemaya gitmeye başladınız mı?
7) Zamlar…
8) Dolar çıktı, dolar indi.
9) O dükkân da kapandı.
10) Tildacan-Merican-Tülincan gibi jargonlar…
Duymak istediklerim:
1) Cuma gecesi yemekte on altı kişiyiz.
2) Spor salonunda buluşalım.
3) Gel bir sarılalım.
4) Pazartesi-perşembe indirim günleri…
5) Ev sahibi zam istemiyor.
6) Birikmiş ‘mil’lerimi kullanıyorum.
7) Konser çıkışı Saray’a gidelim.
8) Düğün hediyesi bir altın verdi.
9) Fener/Galatasaray maçında stat inledi.
10) Trafik rahat, köprüyü beş dakikada geçtik…
↔↔↔
Geçenlerde Mario Levi ile yapılan bir söyleşiyi izledim. Mario Levi’nin anlatımı müthiştir. Ses tonu, vurgusu… Saatlerce dinleyebilirim onu. Yeni yılda yayınlanacak son kitabından söz ederken, “İstanbul’u anlatırken, rahmetli Jak Deleon’un katkılarını hiçbir zaman unutmam” deyişini çok takdir ettim.
Bir an için Deleon ile sohbetlerimizi, nüktedanlığını, İstanbul sevdasını, kentin birçok semtine ait bilinmeyenleri keyifle dinlediğimiz zamanları anımsadım. Boğaziçi Üniversitesinde eğitim veren Prof. Deleon, iyi bir ‘gurme’ydi de. Yazık ki erken kaybettik. Ortaköy Ets Ahayim Sinagogundaki son yolculuğunda mekân öğrencilerle dolup taşmıştı. Muhteşem bir rehberdi aynı zamanda. O günlerde Boğaziçi turlarını en iyi anlatan kişiydi.
Dilerim günümüzde İstanbul’u karış karış gezdiren/anlatan rehberler, Jak Deleon’dan da söz ediyorlardır.
Sağlıkla kalın.